5.4. MÜCÂHİDLERİN CENNETTEKİ DERECESİNİN CİHAD ETMEYENLERDEN ÜSTÜN OLDUĞU

Buharî Hadis No: 1196- Zeyd ibn-i Sâbit’ten (ra) rivâyet olunduğuna göre, şöyle demiştir: Resûlullah (sav) bana: “Mü’minlerden (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda cihad edenler beraber olamaz.” âyetini yazdırmak istedi de tam bana yazdırdığı sırada İbn-i Ümm-i Mektûm (Âmâ olan bir Ashab’dır.) çıkageldi. Ve: “Yâ Resûlullah! Cihada gücüm yetseydi ben de muhakkak gider, düşmanlarla harb ederdim.” dedi. Bunun üzerine Allah Tebâreke ve Teâlâ Peygamberine (sav) “zarar görenler başka” diye (bir istisna ile) vahy gönderdi.
Hadisteki Allah kelâmı, En-Nisâ Sûresi’nin 95. âyetinin ilk cümlesidir. Buharî Sahih’inde bunun tamamını 96. âyet ile birlikte bu hadisin bâbında unvan olarak zikretmiştir ki, her iki âyetin meâlleri şöyledir:
“Müminlerden (körlük, topallık, hastalık gibi) özürlü olmayarak (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler beraber olmazlar. (Çünkü) Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri derece cihetiyle oturanların üzerine geçirmiştir. Gerçi Allah her ikisine de güzel sevab (ki cennettir) vaad etmiştir. Bununla beraber cihad edenlere pek büyük ecir vererek oturanların üzerine geçirmiştir ki; bu da Allah tarafından (cennette verilen) derecelerdir, yüce mağfirettir, geniş rahmettir. Çünkü Allah Gafûr ve Rahîm bulunuyor.”
Bu âyet-i kerime ile şu hakikat bildirilmiştir ki; topallık, körlük, yatalaklık gibi şer’i bir özür ile harbe iştirak edemeyenlerle iştirak edenlerin ikisine de cennet vaad olunmuştur. Şu farkla ki, mücâhidlerin cennetteki derecesi yüksektir. Onlara mağfiretler, rahmetler mev’uddur.