Buharî Hadis No: 381- Ebû Hüreyre’den (ra), şöyle demiştir: Resûlullah (sav) buyurdu ki: “(Vaktiyle) Biri yolda giderken güzergâhının üstünde (yolunda) bir diken dalı buldu. Onu alıp (yoldan dışarıya) attı. Allah-u Teâlâ bu (ameli)ni hüsni kabul buyurup günâhlarını mağfiret etti.” Sonra Resûlullah (sav) buyurdu ki: “Şüheda beştir: Tâundan ölen, karın illetinden vefat eden, suda boğulan, yıkık altında kalıp ölen, bir de Allah yolunda şehid olan (yani katlolunan).”
Fisebilillah olan şühedadan başka ta’dâd edilen o mertebeyi haiz dört türlü şehid zikredilmiştir. Bunlardan gayri diğer hadislerde sarahaten beyan edilen diğer şehid-i hükmiler de vardır. Ezcümle zâtü’l-cenbden ölen, ateşte yanan, gebe yahut bakire iken ölen kadın, garibin, yani bir memlekette yabancı, kimsesiz olanın mevti şehâdetidir.” denilmiş ise de rivâyet zayıftır. Keza “Her kim aşka tutulur, afif davranır, aşkını ketmeder, sonra ölürse şehid olarak ölür.” deniliyor. Lâkin bu da taz’if edilmiş. Yine şehid meyanında şerik (tükürüğü boğazına, genzine kaçıp boğulan) ile canavarın yaraladığı da zikredilmiştir.
Şehid-i fisebilillah Hanefiyye göre “Müşrikler tarafından katlolunan yahut ma’rekede yaralı olarak ele geçen yahut da Müslümanlar tarafından zulmen katlolunup da katlinden dolayı diyet lâzım gelmeyendir.” Mâlik, Şafii ve Ahmed ibn-i Hanbel’e göre ise “Ma’reke-i gazâda küffarın katlettiği kimse” diye tarif edilmiştir.
Şehid, tekfin olunursa da gaslolunmaz. Bunda ehl-i ilmin ittifakı vardır. Hanefiyye ve Hanbelî’ye göre şehidin namazı kılınır. İmâm Mâlik ile İmâm Şafii’ye göre namazı kılınmaz.
Mef’ul mânası: Niçin şehid deniliyor, denirse: Ya mevtinde yanında melâike hazır ve şâhid oldukları yahut da taraf-ı Hakk’tan duhûl-i cennet ile lehine şahâdet buyrulduğu için bu nâm ile tesmiye edilmiş olur. Fâil mânasına alınırsa, hayy ve indallah hazır ve hazret-i Kuds’te bulunduğu yahut kendisine min tarafillah i’dâd edilen kerâmât-ı azimeyi müşahede ettiği yahut da tekzib-i Resûl fazihasını irtikâb etmiş ümmetlerin aleyhine yevm-i kıyamette Aleyhi’s-salâtû ve’s-selâm Efendimizle beraber istişhâd olunacağı için şehid nâmını almış oluyor.
Şühedâyı üç kısma ayırıyorlar:
1- Dünya ve âhiret şühedâsı ki, küffar ile mukatele ederken fisebilillah katlolunanlardır.
2- Yalnız âhiret şühedâsı ki, şüheda derecesi ile gidenler. Bunlara yapılan şer’i muamele, diğer mü’minlerin mevtine yapılan muamele gibidir.
3- Yalnız dünya şühedâsıdır ki, haklarında ahkâm-ı şehid cereyan ederse de nefse’l-emirde şehid değillerdir. Bunlar kaçarken ma’rekede maktul düşenler, ganâimin taksiminden evvel bir ganimeti benimseyip beytülmale teslim etmeyenlerden oldukları hâlde ma’rekede katlolunanlar yahut da fisebilillah kasdı (i’lâ-yı Kelimetu’llah kasdı) olmaksızın yalnız bir garaz-ı dünyevî için mukatele ederken ölenlerdir.
5.3.1. Kimlerin Şehid Olabileceği
Buharî Hadis No: 1101- Abdullah ibn-i Amr (ibn-i Âs)’dan (ra) Nebi’nin (sav): “Kim ki, malı(nı muhafaza) uğrunda katlolunursa o şehiddir!” buyurduğunu işittim, dediği rivâyet edilmiştir.
Tirmizî’nin rivâyeti: “Kim ki, malını muhafaza uğrunda katlolunursa, maktul şehiddir. Kim ki, hayatı uğrunda öldürülürse, o da şehiddir. Dini uğrunda terk-i hayat eden mücâhid de şehiddir. Irzı uğrunda ölen de şehiddir.” sûretinde ziyadeyi muhtevidir.
5.3.2. Şehidlerin Nev’ileri
Buharî Hadis No: 1195- Yine Enes ibn-i Mâlik’ten (ra) Nebi’nin (sav) “Vebâ (ile ölüm) her Müslüman için şehâdettir (Allah yolunda ölüm derecesindedir).” buyurduğu rivâyet olunmuştur.
Buharî’nin Sahih’inde bu hadisten evvel Ebû Hüreyre’den (ra) bir rivâyetinde beş nev’i şehid bildiriyor:
1- Allah yolunda şehid düşenler,
2- Vebâdan,
3- Karın hastalığından ölenler,
4- Suda boğulanlar,
5- Bina altında kalarak ölenler.
İmâm Mâlik de Muvatta’da Câbir ibn-i Atik’ten bir rivâyetinde, harb yolunda ölen hakiki şehidden başka yedi nev’i şehid bildirilmiştir. Yukarıdakilerden başka zâtü’l-cenbden ölenler, yanarak ölenler, karnında çocukla ölen kadınlar şehid olarak zikredilmiştir. Bunlardan başka bazı rivâyetlerde yol kesenler tarafından öldürülenlerle zulüm ile öldürülenlerin ve bunların emsali maktullerin şehid mertebesini ihraz ettikleri bildirildiğine göre, meydân-ı ma’rekede ölen hakiki şehidden başka şehid hükmünü haiz musibetzedelerin muhtelif adetlerle zikredilmiş olması tahdide matuf değildir. Bu cihetle muhtelif hâllere ve suâllere cevap olarak zikredilen adetler ziyadeye münâfi değildir.