4.6.3. Sadakada Ehl-i Küfrün Durumu


Buharî Hadis No: 709- Hâkim ibn-i Hizâm’dan (ra) şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

Ben bir kere:

-Yâ Resûlullah! Bana bazı şeylerin hükmünden haber verir misin? Ben cahiliyet devrinde sadaka, ıtk-ı rakabe, sıla-i rahm nev’inden bir takım ibâdetler işlerdim. Bu ibâdetlerde benim için ecir ve sevab var mıdır, demiştim. Resûl-i Ekrem (sav):

-Ey Hâkim! Sen, mazideki hayrâtının hasenâtını iktisâb ederek Müslüman oldun, buyurdu.

Sûre-i Mâide Âyet: 5- Kim ki İslâm dinini inkâr ve kabulden imtina ederse, her hâlde onun her hayır işi heder olur. Âhirette de bu kimse ehl-i hüsrandandır âyet-i kerimesi hükmünce hâl-i küfürde işlediği hayrât ve hasenâtı bâtıl olur. Fakat Mâzerî “Ey Hâkim! Sen mazideki hayrâtının hasenâtı ile Müslüman oldun.” kavl-i şerifinin medlûlünde ulemânın ihtilâfı vardır ve bunun zâhiri, İslâmî usûlün muktezasına mugayirdir, diyerek şöyle izah ediyor: İbadetlerin ve hayır işlerin kıymeti, ancak bunların kurbet niyetiyle, Allah için işlenmiş olmalarına bağlıdır. Hayır, ancak bu niyetle işlenirse sahih ve makbul olur, bir değeri bulunur. Sahibi taatle müsâb olur. Ehl-i küfürde marifet-i ilâhiye tahakkuk etmediği için kurbet niyeti, husûsen Allah için ibâdet ve ubûdiyet keyfiyeti me’mûl ve munzar değildir. Ancak hayırkâr bir kâfir, İslâm olur ve Müslüman olarak vefat ederse, buna “Mûti’dir, gayr-i mütekarribdir.” denilmek en doğru bir tevcihtir, diyor.

Hülâsa olarak ulemâ hadisi birkaç veçhile tevil etmişlerdir:

1- Hadisin mânası: “Ey Hâkim! Mazide iktisâb ettiğin tıbâ-i cemile ile İslâm oldun. Müslümanlıkta bu tab-ı seliminden müstefid olursun.” buyrulmuş olması.

2- Yahut “Devr-i cahiliyette işlediğin hayırlarla iyi bir nâm aldın. Ve bu ictimaî şerefinle Müslüman oldun.” denilmiş bulunması ki, bizce bu tevcih diğerlerinden daha câzibdir.

3- İslâm’daki hayrâtının hasenât itibarıyla ziyade olması, ecri çoğalması gibi bir mânaya hamledilmek de baîd değildir, denilmiştir.