4.5.2. Sadaka-i Fıtrın Mikdâr-ı Tayini
Buharî Hadis No: 750- Ebû Saîd-i Hudrî’den (ra) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullah (sav) zamanında biz (sadaka-i fıtrı) yevm-i fıtırda her nev’i taamdan bir sâ’ olarak verirdik. Bizim (mutâd olan) yemeğimiz ise arpa, kuru üzüm, (yağı alınmadık) keş ve kuru hurma idi.
İmâm Şafii bu hadisteki taamı, buğday mânasına hamlederek buğdaydan sadaka-i fıtrın da bir sâ’ olduğunu kabul etmiştir. İmâm Mâlik’in, İmâm Ahmed ibn-i Hanbel’in, İshâk’ın mezhebleri de böyledir.
Sadaka-i fıtrın miktarı hakkındaki eimme-i Hanefiyye’nin nokta-i nazarlarını Sahib-i Hidâye’nin lisanından dinleyeceğiz. Hidâye sahibi: “Fıtır buğdaydan, buğday unundan, kavrulmuş buğday kavudundan, kuru üzümden yarım sâ’ (520 dirhem)’dır. Arpadan, hurmadan bir sâ’ (1040 dirhem)’dır. İmâmeyn ise kuru üzümü, arpa gibi bir sâ’ addetmişlerdir. Bu ictihâdı İmâm Hasen, İmâm Ebû Hanife’den de rivâyet etmiştir.” diyor. İmâm Ebû Hanife’nin üzüm hakkındaki ictihâdı ve İmâmeyn ile ihtilâf ve ittifakını şöyle izah ediyor. Yarım sâ’ miktarı, İmâm Ebû Yusuf sahib-i mezheb İmâm-ı A’zam’dan rivâyet etmiştir. İmâm Hasen’in, Esed ibn-i Amr’in İmâm-ı A’zam’dan kuru üzümden verilecek sadaka-i fıtrin bir sâ’ olduğu rivâyetleridir. Bunun içindir ki, Ebû Yusuf ile Muhammed’in mezhebleri de tam bir sâ’ olduğu zeminindedir. Mezkûr hadiste de kuru üzümden verilecek sadaka-i fıtrın bir sâ’ olduğu sarahaten zikredilmiştir. Bu hadisten başka Zeylâî’nin Nasbü’r-Râye’de Beyhakî’den naklettiği bir hadiste Hz. Ali (ra) tarafından da üzümün, arpanın, hurmanın bir sâ’; buğdaydan nısıf sâ’ olduğu rivâyet edilmiştir.
Buğdaydan sadaka-i fıtrın nısıf sâ’ olduğuna dâir eimme-i Hanefiyye’mizin istinâd ettikleri deliller pek çok sahih hadislerle istidlâl olunmaktadır. (Ebû Dâvud’un 2, Hâkim’in Müstedrek’inde 1, Umdetü’l-Kârî’de 5 hadis mevcuttur.)
Sâ’ hesabında muteber olan vezin midir, yoksa keyl midir? Yoksa her ikisi de muteber midir? Bu bâbda Ebû Hanife Hazretleri yalnız vezne itibar etmiştir. İmâm Muhammed’de İbn-i Rüstem’in rivâyetine göre keyle itibar etmiştir. Çünkü nass sâ’ lafzı ile vârid olmuştur. Binâenaleyh 520 dirhemden ibaret olan dört rıtıl buğday tartılıp bir fakire verilse, İmâm Muhammed’e göre câiz değildir. Bir sâ’ sekiz rıtıldır. Buğdayın veznen ağır olması, dört rıtıl ayarındaki bir ölçeği doldurmaması ihtimali vardır, denilmiştir. İmâm Ebû Hanife’ye göre tabii câizdir. Sahib-i mezhebin bu ictihâdını İmâm Ebû Yusuf rivâyet etmiştir.
Şafiiler de sadaka-i fıtır hesabında İmâm Muhammed gibi keylin asıl olduğunu müdafaa etmişlerdir. Bunlara göre, vezn ile takdir edilmesi, yalnız istizhâr içindir.
Sadaka-i Fıtır İçin Bir Kolaylık: Nevevî’nin Ravza’da ve birçok Hanefi ve Şafii kitaplarında bu sâ’ hesabını bazı ulemânın daha sade ve basit bir şekle koyarak: “Orta elli bir kimsenin iki elini birleştirerek avuçladığı dört avuç galle bir sâ’dır.” dedikleri naklediliyor. Tabii bu takrîbidir. Bu usûl Kâmus sahibi tarafından da mükerreren tecrübe edilip dört avuç nesnenin sekiz rıtla, 1040 dirheme müsavi vezinde olduğunu haber veriyor. Bu sebeple İmâm Ebû Hanife’nin ictihâdı vechile sâ’ın 1040 dirhem vezninde olduğunu kabul etmek zaruridir ve medenidir. Avuç hesabı pek ibtidâi ve bedevidir. Dört avuç hesabının bir sâ’-ı Nebevî’ye müsavi olduğunu kabul etmek, fıtreyi hububattan aynen ve keylen veren köylüler için son derece sühûletlidir. Basit fakat muvafık bir çaredir. Hatta böyle mutedil dört avuçla ayarlanmış fitre nâmında bir ölçek bulundurulması muvafıktır.