4.4.9. Sehven Zekât ve Sadaka Vermek


Buharî 702 nolu hadis-i şerifte zikredilen Benî İsrâil’den bir kimsenin sehven bir hırsıza, bir fahişeye, bir de zengine ayrı ayrı günlerde sadaka vermiş olduğundan dolayı halk tarafından söylentilere sebep olmuştur. Sehven verilen sadakaların indallah kabul olduğu rüyasında tebşir edilmiştir. Benî İsrâil’de sadaka ehl-i takvadan muhtaç olanlara verildiği için bu söylentilere sebep olmuştur. Cenâb-ı Hakk kulunu hayır niyetle mükâfatlandırır.

Bu hadis-i şeriften sadakanın sırren ve ihlâs ile verilmesinin faziletli olduğu anlaşılmış olup, İmâm-ı A’zam’la İmâm Muhammed’e göre, fakir zannedilerek zengine zekât verilir de sonra zengin olduğu anlaşılırsa, zekât borcu sâkıt olur; iade lâzım gelmez. İmâm Ebû Yusuf, Şafii, Hasen ibn-i Sâlih’e göre, sehven vermek kâfi değildir; iade etmek vâcibdir.

Bu hadis-i şeriften zekât ve sadakanın tezhib-i ahlâk üzerinde sahhar bir tesiri olduğu tebeyyün etmiş oluyor.

Babanın malından sadaka, sıla, hibe tarikiyle evlâdın zimmetine geçen mala babanın rücûu sahih olmadığı hükmünü İmâm Ebû Hanife kabul etmiştir. Ulemânın ittifakına göre, babanın borcu olan sadaka-i vâcibeyi oğlunun alması, babanın borcunu iskat edemez. Bu menfi hükümden sadaka-i tatavvu, nafile müstesnadır; zekât hakkı bâki kalır. İmâm Şafii’ye göre, bir babanın oğlu borçlu veyahut asker ve gazi olursa babasının sadakasını alabilir.

Gerek İmâm Şafii ve gerek diğer eimmeye göre, bilâ-hilâf sabit olan bir hakikat-i şer’iyye varsa o da, nafakası vâcib olmayan ahvalde baba ve oğlundan zengin olan tarafın, fakir olan tarafa fukara ve mesâkin sehminden zekât ayırıp vermesi câizdir. Başka sûretle câiz değildir. Usûlün fürûa, fürûun da usûle zekât vermelerinin câiz olmadığı meselesi Hanefi kitaplarında mesâil-i mütûn sırasında muharrerdir.

Nafakası vâcib olmayan sâir akrabadan muhtaç olanlara zekât verilmesi hakkında ulemâ ihtilâf etmişlerdir. İbn-i Abbas (ra) tecviz etmiştir.

Sadaka ve zekâtın faziletlisi; dargın, küskün fakir akrabaya verilip adâvetin zevaline sebep olmaktır.