4.4.10. Ne Zengin, Ne Fakir Olduğu Meçhul Olana Verilecek Zekât Hakkında Bilgi


Ne fakri, ne de gınâsı malûm olmayan bir kimseye sadaka verilirse hükmü nedir? Bu suâlin cevabı üç cihete ayrılır:

1- Böyle fakr u gınâsı malûm olmayan kimseye verilen sadakanın, hatası anlaşılıncaya kadar cevazı,

2- Sevabı anlaşılıncaya kadar fesadı,

3- Beyne’l-eimme vifak ve hilâfı câri olan mesâildir.

Birinci Cihet: “Ya bu zekât verdiğim kimse zengin ise” diye gönlüne şüphe gelmediği takdirde zekât sahihtir. Zekât verdikten sonra böyle bir şüphe vârid olduğu takdirde, hata yakînen taayyün etmedikçe zâhir-i hâle göre sahih hükmü devam eder. Hata zâhir olunca cevaz, butlana inkılâb eder. Mahalline sarf olunmadığı tebeyyün olunca, zekât câiz ve sahih olmaz; iadesi icâb eder. İbtidâ zengine verdiği malı geri alamaz. O da nafile bir sadaka olur. O kadar miktarı bir ehline sarf eder. Şüphe ettiği zâhir olmadıkça zekâtın iadesi lâzım gelmez.

İkinci Cihet: Verilen zekâtın sıhhat ve isabeti anlaşılıncaya kadar fesadını şöyle temsil ederiz: Birisi zekât verirken verdiği kimsenin fakrinden şüphe eder ve tahkik etmeden gönlündeki bu çürüklükle beraber zekât verirse, bu zekât fesad üzere verilmiştir. Bu hâl-i fesad, zekât alan kimsenin fakri veya gınâsı yakînen veyahut zânn-ı galib ile tebeyyün edinceye kadar devam eder. Fakr ü ihtiyacı anlaşılırsa, zekât câiz ve sahih olur. Aksi anlaşılırsa, zekâtın iadesi vâcib olur.

Üçüncü Cihet: Beyne’l-eimme ya vifak veyahut hilâf vâki olan mesâildir ve şunlardır:

1- Zekât verdiği kimsenin fakr ü ihtiyacı hakkında kanaat-i kâmile edinerek verilmesidir. Bu zekât bi’l-icmâ câiz ve sahihtir. Zekât vermenin en güzel şekli budur.

2- Zekât vereceği kimsenin mâli vaziyetini taharri ve tetkik etmeden Müslümanlar arasında fakirâne yaşayışına bakarak verilen zekâttır. Sonradan ehl-i zekât olduğu zâhir olursa, bu zekât da yerini bulmuştur; câizdir, bi’l-icmâ sahihtir. Şuur ile zekât vermenin ikinci bir şeklidir.

Beyne’l-eimme ihtilâf edilen cihet de şudur: Zekâta ehil olmayan birisine, mesela zengine, ya Hâşimîyse yahut kâfire veyahut usûl ü fürûdan birisine zekât verilir sanarak verirse, İmâm Ebû Hanife ile İmâm Muhammed’e göre zekât sâkıt olur; iade lâzım gelmez. İmâm Ebû Yusuf’a göre câiz değildir; iade lâzımdır. İmâm Şafii de bu ictihâdı iltizam etmiştir. Muhammed ibn-i Şücâ’ın* İmâm Ebû Hanife’den bir rivâyetine göre valide, velede, zevceye zekât verilir zan ederek hataen verilen zekâtın İmâm Ebû Yusuf gibi sahib-i mezheb de iadesi ile hükmetmiştir.

---
*Muhammed ibn-i Şücâ’: Irak’ta zamanında mezheb-i Hanefi’yi temsil eden fukahâdandır.