4.4.16. Zekâtta Muteber Olan Yer


Zekâtta muteber olan, malın bulunduğu belde fukarasıdır. Yoksa zekât veren kimsenin ikâmet ettiği memleket fakirleri değildir. Bu mesele, zekât verilirken nazar-ı dikkate alınacak mühim mesâilden birisidir. İbn-i Âbidin’in İbn-i Kemâl’den nakline ve Bahir’de bu bâbdaki rivâyetlerin cümle cevazetine göre, kendisi bir beldede, malı diğer bir beldede bulunan kimsenin zekâtının, malının bulunduğu belde fukarasına verilmesi lâzımdır. Bir tüccarın muhtelif memleketlerde, vilâyetlerde bulanan ticaret şubelerinin zekâtları, şubenin bulunduğu vilâyetin fakirlerine tahsis edilir. İbn-i Âbidin’e göre, ikâmet ettiği şehrin fukarasına dağıtması mekruh addedilmiştir.

Vasiyette de vasiyet eden kimsenin bulunduğu şehir muteberdir. İmâm Muhammed’in mezhebi budur. İmâm Ebû Yusuf’a göre, vasiyet edilen şehir muteberdir. Mesela bir Müslüman sülüs malını ikâmet ettiği şehirden başka bir şehirde dağıtılmasını vasiyet etse, İmâm Ebû Yusuf’a göre, o belde fukarasına sarf edilmesi efdaldir. Başka memleket fukarasına dağıtılırsa, bu da câizdir. İmâm Muhammed’e göre câiz değildir.

Fitrede, edâ eden kimsenin bulunduğu mahal muteberdir. Nihâye’de, İnâye’de bunun zâhirü’r-rivâye olduğu tasrih edilmiştir. Minah’ta bir kimsenin evlâdı, hadem ü haşemi ayrı ayrı şehirlerde bulunursa, İmâm Ebû Yusuf’a göre, bunlardan her birinin sadaka-i fıtırı, bulunduğu belde fukarasına verilir. İmâm Muhammed’e göre, âile reisinin bulunduğu şehir fukarasına sarf olunur. Fakat fukahâ İmâm Ebû Yusuf’un mezhebinde daha ziyade isabet görerek onunla fetva vermişlerdir. Tatarhaniye’de de İmâm Muhammed’in kavli kuvvetli olduğu ve onunla fetva verildiği, İmâm Ebû Hanife’den de sahih olarak bu sûretle naklolunduğu bildirilmiştir. (İbn-i Âbidin).

Akraba çocuklarına bayram bahşişi yerine, bir müjdeciye, turfanda bir meyve hediye edene zekât vermek câizdir. Yalnız Tatarhaniye’de turfanda hediye edilen meyve, bir kıymeti hâiz olmamakla takyid edilmiştir. Bir iki hurma, kiraz tanesi gibi. Bu hediye bir kıymet ifade edecek kemiyette olursa, bedeli kesilmeden kabul edilmesi câiz değildir. Kesilen kıymetten fazla olarak verilirse, ziyadeyi zekâttan saymak câizdir, denilmiştir. (İbn-i Âbidin).