4.4.15. Ehl-i Bid’ate Zekât Vermenin Câiz Olmadığı


Fıkıh kitaplarında ehl-i bid’ate misal olarak Kerrâmîler zikrediliyor ki, Ebû Abdullah Muhammed ibn-i Kerrâm’a nisbet olunan mezhebin müntesibleridir. Kerrâmîler (İbn-i Kerrâm) -haşa- Cenâb-ı Hakk’ın arşta istikrarını kabul ve Cenâb-ı Hakk’a cevher ıtlâk eden en menfûr bir mezhebdir. Bu yüzden Kerrâmîler müşebbihe-i zâttırlar.

Mezheb-i Muhtâra göre, müşebbihe-i sıfat da ehl-i bid’atten ma’duddur. Bunlar da sıfat-ı ilâhiyeden bazılarının sıfat-ı beşeriye gibi hâdis olduğunu, Cenâb-ı Hakk ile havâdisin kıyamını tecviz ederler ki, bu da bid’at ve dalâletin ikinci tabakasıdır. Bunlar Kitap ve Sünnet’le müesses olan usûl-i İslâmiyye’ye ve usûl-i Ehl-i Sünnet ü Cemaate muhaliftir. Mezheb-i Muhtara göre Kerrâmîyye’ye, ve Müşebbihecilere zekât vermek câiz değildir. Hatta Ebü’s-Suûd Efendi Eşbah Hâşiyesi’nde: “Yalnız zekât değil, sadaka-i vâcibenin her nev’ini de vermek câiz değildir. Rikâzın humsundan verilebilir.” demiştir. Zâninin zinadan olan çocuğuna da zekât vermesi câiz değildir. (Bahr-i Râik).