4.2.2.5. Mukâtebler (ve Fi’r Rikâb: Bedelli Köleler)
Zekât malları bedeli kitabet olan kölelere verilmek üzere beytülmal masraflarına dâhil edilmiştir. İmâm Ebû Hanife ile ashabına göre; mukâtebin, bedel-i kitabetini ödemesine muavenet etmektir. Yoksa zekât niyetiyle rakabe-yi kâmilenin ıtlâkı matlûb değildir. Bedel-i kitabetine sarf etmek için verilen zekâtta temlik vardır. Ve bu parayla köle tamamen tahlîs-i nefs edecek, yakasını kurtaracaktır. Tamamen bir köleyi azad etmek temlik olmadığından zekâtı ifâ sayılmaz. Çünkü bir köle azad edilecek olursa, o köle üzerinde eski efendisi, yani azad eden efendisi, o köle üzerinde şer’an hakkı bulunuyor, tamamen münasebet kesilmiyor. Zekât yolu ile köle, esaretini icâb ettiren meblağı vermek sûretiyle hürriyetine kavuşuyor. Mukâtebeli, böyle anlaşmalı kölelere zekât verilmesinin ve dolayısıyla böyle kölelere zekât vecibesi farziyyetinin mahiyet ve sebeb-i emri zâhir olmaktadır. Fukahâdan çoklarının ictihâdları da böyledir. Şafii (ra) mezhebi, İmâm Mâlik ve Ahmed ibn-i Hanbel, zekât malıyla köle alıp azad etmeyi tecviz etmişlerdir. Bunlara göre, sehm-i rikâb, ıtk-ı rikâb için vaz’ edilmiştir. Binâenaleyh zekât malıyla köle alıp azad etmek câizdir. İbn-i Abbas (ra) Hazretleri de zekâttan köle alınıp azadlanmasında beis yoktur, demiştir. Cumhurun delilleri daha kuvvetlidir.