4.2.11. Zekât Mallarının Tahmini Bâbı


Hars ki, burada medlûl-i hâssı olan meyvenin, ağacı üzerinde miktar kesiminden, takdir ve tahmininden ibarettir. Ulemâ bu harsın meşruiyetinde ihtilâf etmişlerdir. Bir kısmı hurmanın, üzümün ermeye ve olgunlaşmaya başladığı zaman hars ve tahmini tecviz etmişlerdir. Şafii, Ahmed ibn-i Hanbel tecviz eden ulemâdandır. İbnü’r-Rüşd: Ulemânın cumhuru harsı tecviz etmişlerdir. Memurun tahmininden sonra, sahibinin yaşken meyvesini yemesi câizdir, dediklerini bildiriyor.

İmâm Şafii: “Üzüm, çotuğunda ve çubuğunda; hurma da ağacında salâha erdiğinde bu iki nev’i meyveye vücûb-i zekât taalluk eder. Ve zekât miktarını anlamak için bu sırada hars ve tahmini vâcib olur. Hâris ve muhammin bakarak ne miktar hurma bulunduğunu tahmin ve tespit eder. Ve mal sahibine kesilen miktarı ve zekâtını bildirir. Bundan sonra sahib-i mal, meyvede tasarruf hakkına mâlik olur.” demiştir. İmâm-ı Şafii, hurma ile üzüme ait olmak üzere hars u tahminin sünnet olduğunu müdafaa etmiş, fakat mezrûatta tahmini tecviz etmemiştir. İmâm Ahmed ibn-i Hanbel’in de ictihâdı budur. İbn-i Bezîze de hars, cumhura göre üzümle hurmaya mahsustur, demiştir.

Harsın icrası vâcib midir, yoksa müstehab mıdır? Bu bâbda da ihtilâf edilmiştir. Cumhur-ı ulemâ müstehab olduğuna kâildirler. Şu kadar ki, mal müşterek olur, şerikler de zi’l-yed olan şerikten emin olmazlarsa, şürekânın hissesini aynen muhafaza vâcib olur.

Hars u tahmin yalnız hurmaya mı hâstır, yoksa üzüm de hurmaya kıyâs ve ilhak edilebilir mi? Hatta yaş, kuru kendisiyle intifa edilen her nev’i meyveye tahmin hükmü şâmil olur mu? Bu sûretle de âlimler arasında ikinci bir ihtilâf vardır. Kadî Şüreyh ile Zâhirî ulemâsı, birinci ictihâd sahiplerindendir. İkinci ictihâd da cumhurun kavlidir. Üçüncü ictihâda da Buharî meyletmiştir.

Hârisin tahmininde hata vukuunda mikdâr-ı muhammene mi, yoksa meyvenin kuruduktan sonraki miktarına mı itibar edileceği de üçüncü bir zemin-i ihtilâf olmuştur. Birinci kavil İmâm Mâlik ve ashabının, ikinci de İmâm Şafii ile fukahâ-yi Şafiiye’nindir.

Tahmine vâkıf, emin bir muhamminin tahmini kâfi midir, yoksa iki mi olmalıdır? Bu da dördüncü bir ihtilâf mevzuu olmuştur. Birinci cumhurun, ikinci de İmâm Şafii’nin muhtârıdır.

Hars bir şahâdet midir, yoksa hüküm müdür? Bu da bundan evvelki ihtilâfın tevlid ettiği bir ihtilâftır. Hars, şahâdet ise, bir hârisin vücudu kâfi ve bir hâris ile iktifâ doğru değildir. Hüküm ise, iktifâ sahihtir.

Harsın aleyhinde olanlar da vardır. Menfi ictihâd sahibine göre: Ebû Hanife, Ebû Yusuf, İmâm Muhammed hars u tahmini mekruh addetmişlerdir. Şa’bi; “Hars bid’attır.” demiş Sevrî de meyve harsı câiz değildir, ictihâdındadır. Hatta Mâverdî, İmâm Hanife’nin delilini bildirirken diyor ki: Hz. Câbir’den (ra) merfûan rivâyet olunduğuna göre, Resûlullah (sav) harsı nehyetmiştir. Câbir ibn-i Semüre’den (ra) de Resûlullah’ın (sav) hars ile tahmini ve takribi olarak meyve alım, satımını nehyettiği rivâyet edilmiştir. Ebû Hanife mezhebini teyid eden deliller:

1- Tahmin hatalı da olabilir.
2- Tahmin ü takdir hurmada, meyvede tecviz edilince, mezrûatta da kıyâsen tecviz edilmek icâb eder. Hem de mezrûatın takdirinde hata ihtimali daha azdır. Çünkü mezrûat enzâr-i tetkike daha yakındır. Binâenaleyh daha az hatalı olan mezrûatın takdiri câiz olmayınca, hurma ve meyvenin de câiz olmaması lâzım gelir.
3- Tahmin ve takdir ile zekât bir “müzâbene”dir ki, menhîdir. Müzâbene, yaş hurmayı ağacında, kuruduğunda keylen teslim etmek üzere satmaktır. İkisi arasında hiçbir fark yoktur.
4- Ribâ nesh olunmakla hars da nesh olunmuştur.

Ebû Hanife mezhebini teyid eden bir delil de Câbir (ra) hakkındaki Ebû Câfer-i Tahâvî’nin tarik-i rivâyetidir. Bu rivâyet tarikine göre, Resûl-i Ekrem (sav) harstan nehy buyurup: “Ya hurma bir âfetle helâk olursa? Mal sahibinin harstan sonraki intifaı ne olacak? Mü’min kardeşinin hakkını bâtıl bir sûrette yemeği sizin hangi biriniz arzu eder?” demişlerdir.

Ba’del-Hazar ibaha ise, nesihten başka bir şey değildir.

Buharî Hadis No: 737- Ebû Humeyd-i Sâidî’nin (ra) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Tebük gazvesinde biz de Resûlullah (sav) ile birlikte gazâ etmiştik. Resûl-i Ekrem (sav) Vâdi’l-Kur’â’ya vardığında kendi bahçesinde çalışan bir kadına tesadüf edildi. Nebi (sav) Ashabı’na:

-Şu (bahçedeki) hurmayı tahmin ediniz, buyurdu. (Biz tahmin ettik.) Resûlullah (sav) da on vesk tahmin buyurdu. Ve bahçe sahibi kadına:
-(Hurma toplarken) buradan ne kadar (kile) çıktığını say, buyurdu. İla âhere…

1- Attâb ibn-i Esîd hadisidir ki: “Hurma gibi üzümün de tahmin edilmesini ve hurma zekâtının kuru hurmanın ayninden alındığı gibi üzümün de kuru üzüm olarak alınmasını emretti.” demiş oldukları hadise binâen.
2- Bu hadis-i şerif sünnet-i fi’liye olarak harsa delildir.
3- Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin bizzat harraslar tayin buyurmuş olmalarıdır.