4.1.2. Zekâtın Farz Kılındığı Tarih Hakkında
Zekâtın farz kılındığı tarih hakkında ulemâ ihtilâf etmiştir. Ulemâdan çoğu Hicret’ten sonra farz kılındığına kâil olmuşlardır. İbn-i Huzeyme (ra) Hicretten evvel farz kılındığını iddia etmiştir. İbn-i Esir de dokuzuncu hicret yılında farz kılındığını bildiriyor. Zekâtın zaman-ı teşrii, ikinci sene-i hicriyye ile yedinci sene arasında vâkidir.
Şârih Aynî Hâkim’in İklîl’de Abdurrahman Zaferî’den bir rivâyetine göre, Abdurrahman (ra) demiştir ki: Resûlullah (sav) Eşca kabilesinden birisine zekâtını almak üzere göndermiş olduğu memuruna Eşca zekât vermeyip reddetmekle zekât âmili gelip Resûl-i Ekrem’e (sav) arz-ı keyfiyet ettiğinde Resûl-i Ekrem (sav): “Bu adama git, kendinin Resûlullah’ın (sav) memuru olduğunu haber ver.” buyurdu. Eşcaî bu sefer de reddedip zekât vermeyince: “Üçüncü kez bir daha git, bu defa da vermezse boynunu vur!” buyurmuştur.
İkinci bir hadis-i şerif: İbn-i Ömer’den (ra) şu rivâyet vâkidir: Resûl-i Ekrem (sav) buyurmuştur ki: “Nâs, ‘Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resûlullah’ diye şahâdet ederek namaz kılıp, zekât verene kadar halk ile mukateleye memurum.” Bu hadise Hz. Ömer (ra) Efendimiz, oğlu Abdullah’tan (ra) vâkıf olmuştur.
Usame ordusunun iltihakı ile bir sene içinde, küfür mürtadları temizlenerek İslâm’ın vahdeti iade edilmiştir.