3.1.5. Hazreti İbrahim’in Dâveti


Hz. İbrahim ve İsmail (as) Beyt-i Şerif’in binasını ikmâl ve menâsik-i haccın kendilerine irâe buyrulmasını temenni ettikten sonra âyet-i kerimede (Sûre-i Hacc Âyet: 27,28,29) emrolunduğu vechile İbrahim (as), halkı Kâbe-i Muazzama’nın ziyaretine dâvete memur olundu.

Tefsir-i Celâleyn’de beyan olunduğuna göre, Hz.İbrahim (as) memur olduğu vazife-i te’zin ve i’lânı ifâ için Cebel-i Ebî Kubeys’e çıkıp, “Ey nâs! Rabbınız bir Beyt bina buyurup üzerinize haccı ve o Beyt’i ziyareti farz kılmıştır. Rabbinizin bu dâvetine icâbet ediniz!” diye nidâ etmiştir. Ve esnâ-yı nidâda şarka, garba, şimâle ve cenûba yüzünü çevirmiştir. İbn-i Abbas (ra), bu dâvet üzerine haccetmesi mukadder olan her fert, ana karnından, baba sulbünden “Lebbeyk! Allahümme lebbeyk!” diye cevap verdi, demiştir (Kastalânî).

Siyer kitaplarında tafsil olduğuna göre, Hz. İbrahim bu vazife-i îzan ve i’lânı da ifâ ettikten sonra Cebrâil (as) gelip kendisine “Safâ” ile “Merve”yi ve Harem-i Şerif’in hududunu göstermiş ve alâmeti fârika olarak birer taş dikmesini tavsiye etmiştir. Daha sonra menâsik-i haccı tâlim ederek ihram içinde Minâ’ya azimet ve yollarda tehlil ve telbiye edilerek Arafat’a varıldı. Vakfeden sonra Müzdelife’ye, oradan da Minâ’ya getirdi; kurban kestirdi; remy-i cimâr ettirdi. Hulâsa menâsik-i haccı tamamıyla öğretti ve tatbikine delâlet eyledi. Haccın bu usûl ve erkânı, Hicaz halkına peygamber ba’s olunan İsmail (as) tarafından da ümmetine tâlim edildi. Bilâhare İshâk (as) da Mekke’ye gelerek büyük biraderi İsmail (as) ile hacceyledi.

Bundan sonra bilâd-i karibe ve baîdeden züvvar gelip Beytullah’ı ziyarete başladılar. Tebâbia-i Yemen ve Acem hükümdarları da Beyt-i Mükerrem’i ziyaret ve tâzim ederlerdi.