2.4. MESÂCİD-İ ŞERİFEDE İTİKÂF ETME

İtikâf, lügaten bir mahalde ve bir şey üzerinde mebrûr olsun veya olmasın habs-i nefs edip tevakkuf eylemek mânasınadır. Hz. İbrahim’in babasına ve kavmine hitaben “Kendilerine ibâdette ısrâr ettiğiniz bu timsaller nedir ki?” (Sûre-i Enbiyâ Âyet: 52) demesi, gayri mebrûr ve gayri meşru ibâdette ısrar cümlesindendir. Şeriat ıstılahında ise itikâf, rıza-yı Bâri’ye takarrub için sıfat-ı mahsusa ile mescidde ikâmettir. Müellif Buharî’nin mesâcid-i كُلَّهَا (Küllehâ) diye ta’mim etmesi itikâfı, mesâcid-i selâseye, yani Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi Aleyhi’s-selâm, Mescid-i Aksâ’ya tahsis edenleri red içindir. İtikâfı, Cuma kılınan mescide tahsis eden İmâm Mâlik’in Müdevvene’deki kavli ile Hanbelîler’in ictihâdı da reddedilmiş oluyor. İmâm Ebû Hanife, beş vakit cemaatle namaz kılınan mescide itikâf câizdir, demiştir. Çünkü itikâf, namaza intizâr için mescidde tevakkuf demek olduğundan, itikâfın beş vakit namaz kılınan mescidde ihtisâsı lâzımdır.