1.9.5. İstihâre Namazı

Buharî Hadis No: 598- Câbir ibn-i Abdullah’tan (ra) şöyle rivâyet edilmiştir: Hazreti Câbir demiştir ki; Resûlullah (sav) Kur’ân’dan bir sûre öğretir gibi (büyük küçük) işlerimizin hepsinde bize istihâre (duasını) tâlim ederek buyurdu ki: “Sizin biriniz, bir işe kalben azmettiğinde o kimse farz değil, (istihâre niyetiyle nafile olarak) iki rekât namaz kılsın. (Namazdan) sonra şöyle de(dua et)sin.

اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْتَخِيرُكَ بِعِلْمِكَ وَأَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ وَأَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِ ، فَإِنَّكَ تَقْدِرُ وِلاَ أَقْدِرُ وَتَعْلَمُ وِلاَ أَعْلَمُ وَأَنْتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ ، اَللَّهُمَّ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذاَ الأَمْرَ خَيْرٌ لِي فِي دِينِي وَمَعاَشِي وَعاَقِبَةِ أَمْرِي ، فاَقْدُرْهُ لِي وَيَسِّرْهُ لِي ، ثُمَّ باَرِكْ لِي فِيهِ ، وَ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذاَ الأَمْرَ شَرٌّ لِي فِي دِينِي وَ مَعاَشِي وَ عاَقِبَةِ أَمْرِي ، فاَصْرِفْهُ عَنِّي وَاصْرِفْنِي عَنْهُ ، وَاقْدُرْ لِيَ الْخَيْرَ حَيْثُ كاَنَ ، ثُمَّ ارْضِنِي بِهِ.

(Allâhümme innî estahîrüke bi-ılmike ve estakdirüke bi-kudretike ve es’elüke min fadlike’l-azîm. Fe-inneke takdirü ve lâ akdiru ve ta’lemü ve lâ a’lemü ve ente allâmü’l-ğuyûb. Allâhümme in künte ta’lemü enne hâze’l-emra hayrün lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî. Fakdürhü lî ve yessirhü lî. Sümme bârik lî fîh. Ve in künte ta’lemü enne hâze’l-emra şerrün lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emrî. Fa’srifhü annî va’sfirnî anhü. Va’kdür li’l-hayra haysü kâne. Sümme ardınî bih.)

Meâli: “Yâ Rabb! (Hakkımda hayırlısını) bildiğin Sen(in dergâh-ı inâyetin)den ben, hayırlısını (bildirmeni) dilerim. Ve (hayırlı cihete) gücün yetiştiğinden, Sen(in hazine-i lûtfun)dan beni kudretlendirmeni dilerim. Yâ Rabb! Hayırlı olan cihetin tebyin ve takdirini Sen’in o büyük fazl (ve kerem)inden isterim. Allah’ım! Sen’in (her şeye) gücün yeter, hâlbuki benim yetmez. Sen (her şeyi) bilirsin de hâlbuki ben bilmem. Muhakkak sen şuurumuzdan uzak olan her şeyi de pek yakından bilirsin. Yâ Rabb! Bilirsen (ki, bildiğinden hiç şüphe yoktur) şu azmettiğim iş dinime, dünya ve âhiretime taalluku cihetiyle (yahut istihâre eden kimse dünya ve âhiret emrinde der) benim için hayırlıdır. Bunu bana mukadder kıl, (beni buna muvaffak kıl) ve bunu bana müyesser kıl. Sonra işlemeye kudret bahşettiğin ve bana müyesser kıldığın bu işi, bana mübarek kıl, (hayr-ü bereketini arttır). Yine bilirsen (ki, bildiğinde hiç şüphe yoktur) şu azmettiğim iş dinime, dünya ve âhiretime taalluku itibarıyla (yahut istihâre eden kimse dünya ve âhiret emrinde, der) benim için şerdir. Bu işi benden, beni (ve gönlümü) de bu işten çevir. Ve hayır (zaman ve mekândan) her nerede ise o hayrı bana makdûr (ve müyesser) kıl. Sonra nefsimi, bu hayr-ı makdûre râzı kıl.”

Enes ibn-i Mâlik’ten gelen rivâyete göre: “İstihâre eden kimse hüsran görmez ve istişare eden nadim olmaz, iktisada riâyetkâr olan kimse de ihtiyaç görmez.”

İstihâre namazından sorulan Ebû Eyyûb-i Ensârî’den (ra) rivâyet edilen: “Duadan sonra Allah-u Teâlâ’nın senin için mukadder kıldığı kadar namaz kıl.” hadis-i şerifine göre namazdan ve duadan sonra, yine namaz kılınacağı zâhir oldu.

İstihâre namazı, kerâhet vakitlerinden gayri her zaman ve vakitte kılınabilir. Ekseri ehl-i ilim bunu böyle kabul etmiştir. Bir istihâre yedi defa tekrarlanabilir. İstihâre nikâh, sefer gibi muazzamat-ı umûrda edildiği gibi küçük işlerde de edilebilir. Nice hakir görülen işler vardır ki, “küçüktür” diye istihâre edilmeyerek, onun fiil ve terkine devam edilirse, neticede zarar görülür. Bu sebeple Resûl-i Ekrem Efendimiz Ashabı’nı, büyük küçük her iş hakkında istihâreye teşvik etmiştir. İstihare, ancak şu hadis-i şerife göre yapılır: İbn-i Mesud (ra) Taberânî’nin rivâyeti; “Sizin biriniz bir emri kasd ve irade ettiğinizde istihâre ediniz.” emrine göre, kat’i karar verildikten sonra istihâreye başvurulur. İnsan bir işte mütehayyir olduğu zaman istihâreye lüzum vardır. Çünkü emin bir merci ve en metin istinâdgâhtır. Çünkü her zaman akıl ile ve tam bir isabetle hayrı bulmak güçtür. İstihâre edilen iş hakkında Allah-u Teâlâ’nın ilim ve kudretinden istiâne ettikten sonra neticeye kat’i rıza ve itminan göstermek gerektir. Şüphe maruf değildir. Nefsinde yüksek manevi fazileti göremeyenler, hüsni zan ettiği kulûb-i safiye ashabına istihâre ettirmelerinde her hâlde isabet vardır. İslâm’da istihârenin kudsî bir yeri olduğu gerçek olup, her türlü fal, remil gibi bâtıl akîde ve hurâfâtın ref’ine vesiledir. İnsanlar istikbâli her zaman yakînen göremediği için, bu gibi bâtıl yollara tevessül etmektedirler.

İstihâre dini akîdemizin hıfzı ve İslâm’ın faziletidir ki, kişi Hâlık’ına ve Mâlikine müracaatla istikbâl endişesini de bertaraf etmek emniyetine sahip olmuş olur.

İstihâreden murad: İlmi ve kudretinde Ehl-i Sünnet akîdesi tasrih edilerek, kullardan ilim, kudret nefyedilmiştir. İnsanların bu sıfatlardan nasibdâr olabilmeleri, Allah-u Teâlâ’nın bildirmesi ve takdir buyurması ile olduğu, aynı zamanda insanın kâffe-i umûrunu Vâcib-i Teâlâ’ya tefviz eylemesinin vâcib olduğunu tâlim eder.

İstihâre namazının birinci rekâtında Fatiha’dan sonra قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ (Qul yâ eyyühel kâfirûn); ikinci rekâtında da قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ (Qul hû vallâhu ahad) sûrelerinin okunması müstehabdır.