1.1.2. Namaz Hakkında Umûmî Bilgi

Sahih-i Buharî hadislerinden rivâyete göre (Hadis No: 227) Mirâc-ı şerifte Nebiyyimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimize elli vakit salâtın farz olunduğu beyan edilmiş olup, yine aynı hadis-i Nebevîleri’nin ifşasıyla, Hz. Musa’nın (as) talebi üzerine tekrar tekrar müracaatta bulunarak beş vakte indirilmiştir. Son ilâhi emir aynen şöyledir: Allah-u Tebâreke ve Teâlâ “Onlar beştir. Yine onlar ellidir. Benim nezdimde (hükm-i) kaza tebdil olunamaz.” buyurmuştur. Allah-u Azimüşân’ın lütf-i subhânisi ile ibâd-i Müslimîne beş vakit namaza elli vakit namazın sevabını lütfetmiş bulunuyor.

Acaba her Müslüman bu elli vaktin sevabını bilfiil kazanabiliyor mu? Bu kazanç huzur-ı kalb ile meşruttur. Herkesin kalbi ise namazın evvelinden âhirine kadar hazır olamıyor. Bir hadisi şerifte: “Namazların hangi cüzüne kalbi hazır olursa, onun sevabı kendisi için yazılır.” buyrularak, kimine namaz sevabının nısfı, kimine rub’u...ilâ âhirin yazılacağı tafsil buyrulmuş, öşrün mâdunundan sükût buyrulmuştur. Huzur-ı kalb ile kılanların elli vakit namaz kıymetinde olup, kalb meşguliyeti ile kılanların, mahza farz yerine gelsin diye kıldıkları namazlar sevabının beş vakit sevabından aşağı inmeyeceği gibi bir mâna anlaşılmaktadır.

Hadisi şerifteki kat’iyyete göre bize beş vakit namaz farzdır. Elli vaktin farziyyeti, Efendimizin ihtiyarına mevkûfen farz idi. Bundan dolayı ulemâ salât-ı vitrin farziyyetine kâil olmamışlardır. Bu namaz Hanefiyye’ye göre vâcibdir. Şunu da unutmamak gerekir ki, leyle-i Mirâc’da salâvat-ı hamsin farz olmasından evvel de namaz kılınıyordu. Nebiyy-i Ekrem’den (sav) Usame b. Zeyd b. Hârise (ra) rivâyetine göre; ilk vahiy zamanında Cibril’in (as) kendilerine abdest ile namazı tâlim buyurdukları anlaşılıyor. Diğer rivâyetlerde Cibril’in (as) yere vurmasıyla nebeân eden su kaynağından abdest alındığı ve ilk namazın Cibril’in (as) imâmetiyle kılınmış sabah namazı olup ve o gün içinde Nebi (sav) Efendimize ilk iktidâ edenin Ümmü’l-mü’minin Haticet’ül Kübra (rha) Hazretleri olduğu rivâyet edilmektedir.

Hafız ibn-i Hacer’in Buharî Şerhi’nde (Fethül-Bâri) deniliyor ki: İsrâ’dan evvel Resûlullah’ın (sav) da, Ashabı’nın da namaz kıldıkları maktûun-bihtir. Ancak beş vakit namaz farz olmadan evvel de farz namaz var mıydı, yok muydu? İhtilâf vardır. Bazılarına göre farz namazlar şemsin tulûuyla gurubundan evveldi. وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا (Ve sebbih bihamdi rabbike gable tulûişşemsi ve gable gurubiha) “Rabbına hamdile tesbih eyle: Güneş doğmadan evvel, gece saatlerinde de tesbih et!” (Taha Sûresi Âyet: 130) âyet-i kerimesiyle sabittir. İmâm-ı Nevevî ise ilk vâcib olan şey inzâr ve tevhide dâvet olmuş idi. Sonra Sûre-i Müzzemmil’in evvelinde emrolunan kıyam-ı leyl farz oldu, demiştir. Daha sonra (diğerlerinin tasrihine nazaran Sahabe-i Kirâm geceleri ayakları şişinceye kadar namaza durmaktan hâsıl ettikleri meşakkatleri Hakk Teâlâ ve Tebâreke Hazretleri bir sene sonra) yine Sûre-i Müzzemmil’in âhirindeki âyetlerle bu namazın farziyyeti neshedilerek sâbıkîn-i evvelin hazarâtının yükü tahfif edildi. Sonra salâvat-ı hamsin leyle-i İsrâ’da vücûbu üzerine evvelki namazlar mensuh oldu. Maahâzâ salât-ı leyl; Efendimiz (sav) için farz, bizim için teheccüd sünnettir.