4.5.5. Kuvvet-i Mümekkine Nedir?


Ehl-i ilmin ifadesine göre, mükellefin me’mûri-bihi külfetsiz ve meşâkkatsız ifâ etmesi mânasınadır. Mesela haccda kudret-i mümekkine demek olan vasıta-ı hacc ki, zâd ü râhiledir, bunsuz da yaya olarak, yarı aç, yarı tok haccedilebilir. Fakat külfet ve meşakkati mûcib olduğundan böyle derbeder bir hayat ile haccedilmesi yukarıdaki tarife nazaran matlûb-ı Şâri’ değildir. Yine böyle şeriatimizin bir fitre parasına mâlik olan bir Müslüman’ın bunu da sadaka-i fıtır olarak verip de aç kalmasını istemiyor. Belki yukarıda izah ettiğimiz vechile orta halli bir gınâya mâlik olmadığı kudret-i mümekkine olarak kabul ediyor. İşte mezheb-i Hanefi’nin kabul ettiği meşakkatsiz sadaka-i fıtır budur. Bunun dûnunda bir mal sahibi de ihtiyar-ı külfet ederek sadaka-i fıtır verebilir. Fakat şer’an matlûb olmadığı için o, bir deyn-i vâcibi edâ etmek için değil, belki nafile bir sadaka olarak verilmiş olur. Bunun bir haddi, âilesinin nafakasını vererek tese’ûlü mûcib olmamaktır.

Vücûb-ı fıtrın bekası için kudret-i mâliyenin ve bu nisabın bekası şart değildir. Mesela yevm-i fıtrın fecrinden sonra, mâlik olduğu serveti telef olan kimse için sadaka-i fıtır borcu sâkıt olmaz, mütehakkik bir borç olarak kalır. Hacc da aynen böyledir. Kudret-i mümekkine ibtidânın şartıdır, bekasının şartı değildir. Bunun naziri nikâhta şühud şartıdır. Şühûdun vefatıyla nikâh bâtıl olmadığı gibi, ba’del-vücûb malın helâkiyle sadaka-i fıtır da sâkıt olmuyor.