4.4.13. Zenginin Karısına Vereceği Zekât Mevzuu
Zengin bir kimsenin fakir olan karısına sadaka verilmesi hususunda ihtilâf edilmiştir. İmâm-ı A’zam’la İmâm-ı Muhammed ve bir rivâyete göre İmâm Ebû Yusuf zevci ganî olan fakir kadına sadakayı tecviz etmişlerdir. İmâm Ebû Yusuf’tan gelen diğer bir rivâyete göre kadın, zevci tarafından nafaka verilmesi mahkûm ve nafakası hükmen müemmen bir vaziyette ise, bu kadına da sadaka câiz değildir. Çünkü nafakası zevci üzerine hükmen sabit bir borç olmuştur. Veled-i sagir, babasının serveti ile ganî addolunduğu gibi, bu da zevcinin gınâsı sebebiyle ganî sayılır. İmâm-ı Ebû Yusuf’un kadının nafakası ile hükmedilmiş olmasını şart kılması, nafakanın, hâkimin hükmü lâhik olmaksızın borç olmamasından dolayıdır. Zâhirü’r-rivâye olan birinci kavle gelince, bunun vechi de fakir bir kadının zevci üzerindeki hakkı, ancak nafaka miktarıdır. Bu ise kendisini ignâ edecek kemiyette değildir.
Zevcin fakir olan zevcesine zekâtını vermesi, bi’l-icmâ câiz değildir. Bunun aksi ki, zengin zevcenin fakir zevcine zekâtını vermesinde eimme-i Hanefiyye’nin ihtilâfı vardır. Bu ihtilâfı bildirmiştik. Sadaka-i tetavvuun cevazını ve bunda iki türlü ecr ü sevab olduğunu mükerreren bildirmiştik: Ecr-i sadaka, ecr-i sıla.
Hatta kişinin nefsini sarfı da bir cihetle sadakadır. Nebi (sav) “Kişinin kazancıyla kendisini iâşesi sadakadır, iyâline infakı sadakadır, her emr-i hayra muaveneti de sadakadır.” buyurmuştur.
Kişinin anası, babası, evlâdları haricinde kız ve oğlan kardeşlerine, uzak ve yakın akrabasına zekât vermesi câizdir.