İmâm Şafii ile İmâm Mâlik’ten rivâyet olunduğuna göre, dâhil-i Harem’de hudud ikâme ve kısas istifâ olunur. Cinâyet; ister Harem dâhilinde irtikâb edilsin, ister Harem haricinde icra edilip de Harem’e iltica edilsin, hiç fark yoktur. İmâm Ebû Hanife’ye göre, cinâyet Harem dâhilinde icra edilirse, ceza ve ukûbet Harem’de istifâ edilir. Hil’de irtikâb edilip de Harem’e iltica edilmişse, Harem dâhilinde istifâ edilmeyip cani, harice çıkmaya mecbur edilir. Çıkınca kısas icra edilir. Hadd-i katlin dâhil-i Harem’de icra ve tatbikine İbn-i Hatal’ın katli ile istidlâl edilmiş ise de bu doğru değildir. Çünkü İbn-i Hatal’ın katli, taraf-ı Risâlet-Penâhî’den demi helâl kılındığı bir sırada vuku bulmuştu. (Kastalânî: C.3, S.351-352)
İbn-i Hatal Resûl-i Ekrem’i (sav) ve Din-i İslâm’ı daima şiirleriyle hicveden habis ruhlu birisi idi. Resûl-i Ekrem (sav) Mekke’ye girdiğinde afv-ı umûmî ilan etmişlerdi. Fakat erkeklerden dört, kadınlardan iki kişiyi bu umûmî afivden istisna buyurmuştu. Bunlardan birisi İbn-i Hatal idi.
Ekser ehl-i ilim lüzum-ı sıhhiye müstenid olsun olmasın, mutlak sûrette muhrim için hacamatı tecviz etmişlerdir. Ebû Hanife hazarâtının mezhebi budur. İmâm Şafii, Ahmed ve İshâk da buna kâil olmuşlardır. Yalnız hacamat için saç kesilmemesiyle takyid eylemişlerdir. Bir kısım ulemâ da sıhhi bir zaruret olmadıkça muhrimin hacamatını tecviz etmişlerdir. Bu mezheb de İmâm Mâlik’in mezhebidir.
Harem-i Şerif’in nasıl hürmeti var ise Harem-i Şerif’e sefer yapan Hüccacın da şahsına hürmet lâzımdır. Kendisine ezâ ve cefa verecek haccdan son derece hazer etmelidir. Zira “Bu vücud sizin bineğinizdir, rıfk ile muamele ediniz!” buyrulmuştur.
Ebû Hanife (ra) Hazretleri: “Beytullah’ı yaya olarak gidip ziyaret etmeyi nezreden kimse, kudreti yettiği kadar yaya yürür, yorulunca vesâit-i seferiyeye binerek gider; Kâbe’ye bir koyun kurbanı hediye eder.” demiştir. Hatta İmâm Ebû Hanife bu hükmü, âciz olmayan nâzire de teşmil etmiştir. (Kastalânî: C.3, S.374)