3.1.1.11. Hacc Fevrî midir, Ömrî midir?
Bu cihet eimme-i mezâhib arasında ihtilâfı mûcib olmuştur. Bu ihtilâfı Nevevî şöyle izah ediyor: İmâm Şafii haccın müterâhî, yani mükellefin ömrü müsait olduğu zaman zarfında edâsı vâcib bir ibâdet olduğunu kabul etmiştir; ömrî olduğu ictihâdındadır. İmâm Mâlik ile İmâm Ebû Yusuf haccın fevrî olduğunu iltizam etmişlerdir. Yani şerâit-i vücûbun ictima ettiği ilk senedir. Bu birinci seneden tehiri, günâhı ve vebâli mûcibdir. İmâm Muhammed ise haccın ömrî olduğuna kâildir. İmâm-ı Şafii’nin de mezhebi budur. İmâm-ı Ebû Hanife’nin ashabından cumhurun mezhebi de haccın fevrî olduğudur. İmâm-ı A’zam’ın bu bâbda kat’i bir ictihâdı nakledilmemiştir. Tartûşî, İmâm Ebû Yusuf’un “İmâm-ı A’zam’ın mezhebi fevrî olduğunu iktiza eder sahih olan budur.” dediğini zikretmiştir. Tehir-i hacc, zemmi mûcibdir, demişlerdir. Kâsâni diyor ki: “İmâm Ebû Hanife’den en sahih olarak rivâyet edilen kavil de Ebû Yusuf ile hem-ictihâd olduğudur.”
İmâm-ı A’zam’la Ebû Yusuf’un ferî ictihâdlarına göre, vakit hacca kıyâs ile mutlaktır. Fevre de, terâhîye de ihtimali vardır. Fakat fevrî iltizam etmekte daha ziyade ihtiyatla hareket etmek vardır. Şu fâni hayatta yarına sağ çıkacağına kimin elinde senedi vardır. Her türlü şerâit ve vesâit-i haccı nefsinde cem eden Müslüman’ın ale’l-fevr haccetmeyip de “gelecek sene, öbür sene” derken, günün birisinde göçüp Divân-ı ilâhiye borçlu gitmesi her zaman vârid-i hâtır ve çok defa vâki olan bir haldir. Resûl-i Ekrem Efendimizin (sav) Veda Haccı’nı onuncu seneye tehir buyurmuş olmaları başkaları için mikyas olamaz. Çünkü Resûl-i Ekrem (sav) Efendimize vefat etmezden evvel haccedeceği rüyasında bildirilmişti. Bu rüya-yı Nebevî’nin sıdk-ı vukuu da bir nass ile teyid buyrulmuştu.
Bu kuvvetli delillere istinâden İmâmü’l-Hüdâ Ebû Mansûr-i Mâtürîdî Hazretleri de İmâm Ebû Hanife ile İmâm Ebû Yusuf’un ictihâdını iltizam etmiş ve vakit kaydından mücerred her emr-i mutlak, amel cihetiyle fevre haml olunur, düsturunu ortaya koymuştur. Bu düsturdaki “Âmel” kaydı, itikada hamledilmesini ihtardır. Mâtürîdî Hazretleri* “İtikad hususunda emr-i mutlak fevre hamledilemez. Belki emr-i mutlaklarda fevr ve terâhî hususunda murad-ı ilâhi ne ise hak odur, diye itikad olunur.” demiştir.
-------------
* Ebû Mansûr-i Mâtürîdî, Muhammed ibn-i Muhammed ibn-i Mahmud’dur. Mütekellimînin imâmı, ehl-i hakkın da mürşid-i enâmıdır. Sem’ânî, Mâtürîd’in Semerkand’da bir mahallenin adı olduğunu haber vermiştir. Kaderiyye Cebriyye, Râfiziyye, Hâriciyye, Müşebbihe, Mürcie, Mu’tezile gibi bir takım ileri geri mezhebler türeyip gûnâ-gûn akâid-i bâtıle neşrettikleri ve Sofiyye, Meşşâiyye, İşrâkiyye gibi felsefî bir takım mesâlik-i muhtelife ashabı da akâid-i İslâmiye’yi kendi mesleki felsefelerine göre tevil eyledikleri sırada ikinci karn-i hicri sonlarında Türkistan’da Ebû Mansûr-i Mâtürîdî, Bağdat’ta Ebû’l Hasen Alî Eş’arî yetişip Ehl-i Sünnet ve Cemaat akâidini müdafaa etmişler ve fırka-i dâlleyi red için bir hayli eserler yazmışlardır. Bu iki İmâm-ı hümâm, Ehl-i Sünnet ve Cemaat’in iki göz bebeğidir. İrade-i cüziye gibi fer’i bazı meseleler istisna edilirse, ikisi arasında usûl-i mesâilde hiçbir ihtilâf sebketmemiştir. İmâm Mâtürîdî’nin usûl-i itikadiyâtı, İmâm-ı A’zam’la ashabının ictihâdlarına, İmâm Eş’arî’nin usûl-i itikadı da İmâm Şafii ve ashabının reylerine muvafık bulunduğundan, itikadda Mâtürîdî olanlar amelde Hanefi, Eş’arî olanlar da Şafii’dir. Eimme-i erbaa arasındaki ihtilâf fürûât-i a’mâle müteallik olup bu ihtilâfın mesâil-i itikadiyeye şümulü yoktur. Hatta Mu’tezile de birçok ahkâm-ı fıkhiyede Hanefi mezhebini kabul etmiştir. Mâlikî ve Hanbelîler’den pek çoğu da Eş’arî’dir.
Eş’arî Hazretleri 266 tarihinde Basra’da doğmuş, 330 da Bağdat’ta vefat etmiştir. Üç sene sonra da 333 senesinde Mâtürîdî Hazretleri Semerkand’da vefat etmiştir. (Rahmetullahi aleyhimâ)