2.4.2. İtikâfa Niyet

Allah rızası için şu mescidde şu kadar gün itikâf ve ikâmete niyet ettim, demek yahut kalben tasdik etmek veyahut her ikisini cem etmektir. Abdest almak, gusletmek, abdest bozmak gibi bir lüzum üzerine harice çıkabilir. Yoksa bir mu’tekif bilâ-lüzum harice çıkarsa itikâfı bozulur.

İtikâf, yalnız ümmet-i İslâmiye’nin hususâtından da değildir. Sûre-i Bakara Âyet: 125 kavl-i şerifi mûcibince İbrahim ve İsmail aleyhime’s-selâm zamanlarında teşrî buyrularak devam edegelmiş bir sünnet-i kadîmedir.

Sûre-i Bakara Âyet: 177- (Ey mü’minler!) Mescidlerde itikâfı ihtiyar ettiğiniz sırada kadınlara yaklaşmayınız! İtikâf için tayin buyrulan hudud-u ilâhiye budur. Sakın bu hudud(u tecavüz)e yaklaşmayınız! İşte bu sûretle, Cenâb-ı Hakk insanlara mütenebbih olsunlar için âyât ve ahkâmını beyan buyurur.

Bu âyet-i kerime de itikâfın mescidden başka bir yerde câiz olmadığına delâlet eder. Çünkü itikâf, mescid haricinde sahih olsaydı, kadına mübâşiretin haram olması, itikâfın hasâisinden addedilemezdi. Bunun için takarrüb, bi’l-icmâ itikâfa münâfîdir. Âyet-i kerimede mesâcidin zikredilmesinden de itikâfın ancak mescidde edâsının matlûb olduğu malûm olmuştur.

Buharî Hadis No: 952-
Nebi’nin (sav) zevcesi Âişe’den (rha) rivâyet edildiğine göre, Resûl-i Ekrem (sav) Ramazan’da aşr-ı âhirde itikâf ederdi. Bu âdet-i seniyelerine, Allah’ın Habibini vefata dâveti zamanına kadar devam etmiştir. İrtihâl-i Nebevî’den sonra Resûlullah’ın (sav) zevceleri itikâf etmişlerdir.

Bu hadisten müstefad olan hüküm: Ramazan’ın aşr-ı âhirinde erkekler için itikâfın müstehab olduğudur. Kadınların itikâfı hakkında ulemânın ihtilâfı vardır. Nevevî: “Bu hadise nazaran kadınların itikâflarının da sahih olması icâb eder. Resûl-i Ekrem (sav) kadınların itikâfına müsâade etmiştir.” diyor. İmâm Ebû Hanife’ye göre kadınların, evlerinin mescid ittihaz ettikleri bir köşesinde itikâf etmeleri sahih olur. Erkekler için evindeki mescid ittihaz ettiği mahallinde itikâf etmek sahih değildir. İmâm Şafii’nin kavl-i kadîmi de böyledir. Fakat ashab-ı Şafii nazarında sahib-i mezhebin bu kadîm ictihâdı zaiftir.

Ehl-i itikâfa beşeri bir zaruretin müstesna olduğunda ulemâ ittifak etmişlerdir. İyâde-i marîz, Cuma ve cenazeye hazır olmak gibi ihtiyaçların müstesna olup olmadıklarında ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Ashab ve Tâbiî ulemâsından bazıları da mu’tekifin bunlarda hazır olmasını tecviz etmişlerdir. Bazıları da bunları tecviz etmemişlerdir. Mu’tekifin meclis-i ilimde hazır olması da zemin-i ihtilâf olmuştur. İmâm Mâlik tecviz etmemiştir. Fakat pek çok âlimler bunun cevazına, hatta müstehab olduğuna hükmetmişlerdir. Dikiş, nakış, tezhîb, teclîd, yazı gibi cami dâhilinde iştigale yakışır sanâyi ile itikâftaki kimsenin iştigali ve kelâm-ı mübah olmak üzere, halk ile görüşmesi tecviz edilmiştir. İmâm Mâlik, sanatkâr bir mu’tekifin esnâ-yı itikâfta sanatı ile iştigali, itikâfını iptâl eder, demiştir ki; İmâm Şafii’nin kavl-i kadîmi de böyledir.

Mu’tekifin lüzum ve zaruriyet olmaksızın bir mescidden başka bir mescide nakli, itikâfı iptâl eder. Mescidin yıkılması gibi bir zaruret hâli müstesnadır.

1- Resûl-i Ekrem’in (sav) sabah namazını kılıp müteakiben itikâf buyurduklarını itikâfa günün evvelinden başlanmasına delil addetmişlerdir. Bunu bazı ulemâ ihtiyar etmiştir. Eimme-i erbaa ile Nehâî, on gün veyahut bir ay itikâf etmek isteyen mu’tekifin gurubdan evvel girmesi de câizdir, demişlerdir. Bunlar, Resûl-i Ekrem’in (sav) sabah namazından sonra itikâf mahalline girip halktan inkıtâ ve tehallî buyurmalarını, itikâfın gecenin hulûlünden evvel gündüzün başlaması sûretinde tevil etmişlerdir. Ebû Sevr de on günlük itikâfa kable’l-gurub girilir, demiştir.

2- İtikâftan, bayram gecesi mi, yoksa bayram namazını kıldıktan sonra mı çıkılacağı sûretinde itikâfın müntehâsına dâir iki kavil vardır. Bunlardan birinci kavil, Mâlik, Ahmed ibn-i Hanbel ve daha başkalarınındır. İmâm Şafii ve daha başkaları da ikinci kavli ihtiyar edip leyle-i fıtırda mu’tekifin itikâftan çıkmasının câiz olduğuna kâil olmuşlardır.

3- İtikâf için mescid şart olup, kadınların mescidde itikâf etmelerinin câiz olmadığıdır.

4- Bir maslahat-ı şer’iyye üzerine terk-i efdal câiz olduğu da fıkhî hükümlerdendir.

Buharî Hadis No: 956- Nebi’nin (sav) zevcesi Safiyye’den (rha) rivâyet olunduğuna göre Resûlullah (sav) Ramazan’ın aşr-ı âhirinde mescidde itikâfta iken Safiyye (Hazretleri) Resûl-i Ekrem’i (sav) ziyaret etmişti. Bir saat nezd-i Peygamberî’de görüştükten sonra avdet etmek üzere ayağa kalkmış, Resûlullah (sav) da onu menziline geçirmek üzere onunla beraber kalkmış. Ümm-i Seleme’nin odası önündeki mescid kapısına geldiğinde Ensâr’dan iki kimse oradan (acele) geçmişti de Resûlullah’a (sav) selâm vermişlerdi. Nebi (sav) bunlara: “Acele etmeyiniz, durunuz! Yanımdaki kadın, Safiyye bint-i Huyey’dir.” buyurdu. Bu iki Ensârî zât “Yâ Resûlallah! Biz Cenâb-ı Hakk’ı, (Resûlünün layık olmayan bir harekette bulunmasından) tenzih ederiz.” dediler. Ve (Resûl-i Ekrem’in -sav- Safiyye’nin tayin-i hüviyetine mecburiyet hissetmesi) bunlara ağır geldi. Bunun üzerine Nebi (sav) “Şeytan, insa(n vücudu)nda (deveran eden) kan mesabesindedir. Ben, sizin (temiz) gönüllerinize şeytanın (kötü) bir şüphe atmasından haklı olarak korktum.” buyurdu.

Hadisten istifade edilen fıkhî hükümler: Mu’tekifin ziyaretçi kabulü, ziyaretçiyi teşyii, onunla birlikte kıyamı, onunla görüşmesi, Kur’ân ve hadis kıraati, ilim ile, tedris ile, umûr-ı diniye tâlimi ile iştigali, ef’al-i mübaha ile iştigal etmesi tecviz edilmiştir. Cevâmiü’l-Fıkıh’ta tâlimin, kitabetin ücret mukabilinde icra edilmesi mu’tekif için mekruhtur, denilmiştir. Mu’tekifi, zevcesinin ziyaret etmesinin câiz olduğu da sarahaten bildirilmiştir.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (sav) irtihâli senesi müzâaf bir itikâfta bulunmuştur. Bu itikâf-ı Nebevîye’nin zât-ı penahlarına münhasır olduğuna dâir ehl-i ilimden şöyle vücuh-i ihtimalat dermeyân edilmiştir:

1- Bu sene dâhilinde irtihâl edeceği kendisince malûm idi. Hayr ü ibâdete bir kat daha itina ve ihtimâm ederek inkızâ-i ecel zamanında ümmete, Allah’a hayır ile mülâki olmaları hususunda numûne-i imtisâl olmak istemişlerdir.

2- Cibril Aleyhi’s-selâm her Ramazan’da her gece Resûl-i Ekrem’e (sav) gelirdi. Resûl-i Ekrem (sav) Cibril’e Kur’ân’ı arz ederdi. İrtihâl senesi Ramazan’ında iki kere arz etti. Resûl-i Ekrem (sav) de bunun gibi müzâaf iltizam buyurdu.

3- İbni’l Arabî de şu ihtimali bildiriyor: Ezvâc-ı Tâhirat’ın itikâfa teşebbüs etmeleri üzerine, bıraktığı itikâfı -her ne kadar bedelinde Şevval’de itikâf etmişse de- kaza etmiş olmalarıdır, diyor.