1.9.3. Küsûf Namazı

Güneş tutulmasında namaz kılınması ve namazdan sonra hutbe irâd edilmesi müstehabdır.

Bu namaz Kitap ile, kavl ve fi’l-i Resûl ile, icmâ-ı ümmet ile sabittir. Fukahâ, Kitabullah’tan “Biz âyetleri, (alâmât-ı beyyinâtı) kudretimizi ancak kullar korksunlar diye irsâl ederiz.” (İsrâ Sûresi Âyet: 59) âyeti celîlesini salât-ı küsûfun meşruiyetine delil addederler.

Hatta “Gece ile gündüz, güneş ile de ay, O Hâlik-i Bî-Çûn’un âyâtındandır. Siz şems ile kamere secde etmeyiniz de bu dört âyeti yaratan Allah-u Azîmu’ş-Şân’a secde ediniz.” (Fussilet Sûresi Âyet: 37) âyet-i kerimesinden de salât-ı küsûf’e işaret olduğunu fukahâ sezmek istemişlerdir.

Sünen-i kavliyeden olan delillerden biri “Şu korkunç şeylerden herhangi birini gördüğünüzde hemen namaza iltica ediniz!” emr-i celîl-i Nebevîsi’dir ki, yalnız küsûf ve husûf değil, zelzele gibi, şiddetli rüzgâr gibi, tûfan gibi, zulmet-i nehâr gibi herhangi korkunç bir hâdise vukuunda Hakk’a iltica ve tadarrû tavsiye buyruluyor, demektir. Bir de hâssaten hâdise-i küsûfiye hakkında Sahihayn’deki rivâyetine nazaran “Şüphesiz ki, şems ile kamer hiçbir kimsenin ne ölümünden, ne de hayatından dolayı tutulmazlar. Lâkin bunlar Allah’ın âyetlerinden iki âyettir. Tutulduklarını görünce hemen namaza durunuz.” buyrulmuştur. Bunun içindir ki bu namaz fi’l-i Resûl ile de sabittir. Resûl-i Ekrem’in (sav) salât-i küsûfu kıldığı sahih kitapların kâffesinde mevcuttur. Fukahâdan hiçbir kimseden de inkâr vâki olmamıştır.

Salât-ı küsûfun sebeb-i meşruiyeti nefs-i küsûf olduğundan küsûf zamanında kılınır ve tekerrürü ile tekerrür eder.

Salât-ı küsûf, sünnet-i müekkede olup vâcib değildir. Küsûf-ı şems vakt-i kerâhete tesadüf ederse, Ebû Hanife ve Ahmed ibn-i Hanbel’in kavl-i meşhuruna göre kılınmaz. Namaz yerine tesbih ile iştigal edilir. Mezheb-i Şafii’ye göre namaz kılınır. Bu namaz cemaatle de kılınabilir, münferiden de. Salât-ı husûf -geceye müsadif olduğundan- cemaatle kılındığında cehren kıldırılır; salât-ı küsûf ise ihfâ olunur.

Küsûf ve husûf namazlarının iki rekât olması ile iktifâ edilmiş ise de şu hadis-i şerife göre: “Şems ile kamer tutulduğunda en son kıldığınız namaz gibi bir namaz kılınız.” buyrulmasından dolayıdır ki -cumhurun kabul ettiği üzere- salât-ı küsûf iki rekât değil, vakt-i küsûfa göre bazen üç, bazen dört rekât da kılınmalıdır.

Küsûf ile husûftan başka zelzele, sâika, gündüzün zulmet kaplaması gibi âyâtın zuhurunda ise Ebû Hanife ile Mâlik’e göre namaz kılmak mesnun değildir. İmâm-ı Şafii’ye göre münferiden; İmâm Ahmed ibn-i Hanbel’e göre, her âyâtın zuhurunda cemaatle kılınır. Nitekim Ali’nin (ra) bir zelzelede namaz kıldığı rivâyet olunur.

Buharî Hadis No: 548- Ümmü’l-mü’minin Âişe’den (rha) bir rivâyete göre güneş tutulduğu zaman kıyam, rükû ve sücûdu uzatarak 2 rekât namaz kılınıp hutbe irâd buyurmuşlardır ki, “Şüphe etmeyiniz ki, şems ile kamer Allah’ın âyetlerinden iki âyettir. (Bunlar) hiçbir kimsenin ne mevti, ne de hayatı için münhasif olmazlar. Bunu (yani bunlardan birisinin inhisâfını) gördüğünüzde (hemen) Allah’a duaya koyulun, tekbir alın, namaz kılın, sadaka verin!” buyurdu. Sonra da buyurdu ki: “Ey ümmet-i Muhammed! Allah’a kasem olsun ki, kulunun veya câriyesinin zina edişinden dolayı Allah-u Teâlâ kadar kıskanç olan hiçbir kimse yoktur. Allah’a kasem olsun ki, benim bildiğimi bilseniz az güler çok ağlardınız.”

Salât-ı küsûf namazının uzatılması müstehab olup cemaatin rızası da lâzım gelmez; bir özür olmadıkça tahfif edilmez. Hutbe irâdı da müstehab olup bu hususta ihvan-ı dine bilgi vermek lâzım gelir.

Hadis-i Tirmizî’de: “Allah-u Teâlâ Hazretlerinden daha kıskanç hiç kimse yoktur. Açık, gizli fevâhişi haram buyurması da işte bundandır.” buyrulmuştur.

Küsûf vakt-i guruba müsadif olursa bi’l icmâ namazı kılınmaz. Kurbiyet için ezkar, dua, sadaka ile meşgul olunur.

Ebû Hanife’ye göre kıraat küsûfte isrâr, husûfte cehridir.