Kabirlerde cemaat olarak durmak; gerek hayattakilerin, gerek ölülerinin mesâlihine müteallik olursa mekruh değildir. Mesela dirilerin kabirde oturup içlerinden birisinin mevti, âhireti yâda vesile olacak mev’ızada bulunması, dirilerin menfaatine müteallik bir ictima olur. Yine kabirde Kur’ân okumak, zikretmek için toplanmak da ölülere istifade bahşeden bir ictimadır. Ebû Dâvud’un rivâyetine göre Ma’kıl ibn-i Yesâr, Resûlullah (sav) “Ölülerinizin ruhuna Yâsin okuyunuz.” buyurdu, demiştir. Ölülerin kıraat-i Kur’ân’dan müstefid oldukları zâhirdir. Kabirlere ağaç dikme meşru olup, dikilen ağacın yaş kaldığı müddetçe Hâlik’lerine -kendilerine hâs olan zikretmelerinden dolayı- sahib-i kabri müstefid olurlar.
Azab-ı kabrin bevlden sakınmamaktan ve koğuculuk yapmak gibi bâtıni necasetten neşet ettiği ve bu gibi ma’siyetlerin musibet-i ictimaiyye olduğu ehadis-i şerife ile sabit olduğuna göre, cümle diğer günâhlardan dûçar olunacak kabir azabının cehennemi bir hâl arz edeceğini okuyucularımızın nazar-ı itimadlarına arz ederiz.