1.7. KABİRLER HAKKINDA

1.7.1. Kabirlerin Ziyaret Meselesi

Kabir ziyaretinin mutlak sûrette cevazı ve ziyaretçinin erkek veyahut kadın olması, ziyaret olunan kabrin Müslim’e veya kâfire ait bulunmasının müsavi olduğu ehl-i ilmin ictihâdıdır. Nevevî de, cumhur-i ulemâ kabir ziyaretinin cevazına hükmetmişlerdir, diyor. Ancak ulemânın ihtilâfları; yaşlı kadınlarla gençler, ziyaretin erkek, kadın karışık olmasıyla kadınlara mahsus ziyaret olması arasındaki farka göredir. Bir kere genç kadınların kabirlerde erkeklerle dolaşmaları müstelzim-i fesad olduğu için haramdır, demişler. Yaşlı kadınlar için erkeklerle müşterek ziyareti mübah görmüşlerdir. Kadınların erkeklerden ayrı olarak kabirleri ziyaretleri, genç kadınlar için de mübahtır, câizdir. Şu kadar vardır ki tâzim cehaliyyet amelidir; bundan sakınmak gerekir. Bu ziyarette izhâr-ı teberrüc ve ziynet eylememeleri gerekir.

İlk zamanlarda kabir ziyaretleri umûmî olarak menedilmişti. Bilâhare tehlike-i maneviye kalkıp kalblerde tevhid akîdesi sağlamlaşınca, kabir ziyaretlerine, âhireti tefekkür ve inkıyâd-ı amel olarak izin verilmiştir. Bu izin de yine umûma (kadın ve erkek) verilmiştir.

Kabir ziyaretinde bulunanların ziyaret ettikleri mevtaya “Es-selâmü aleyküm! Korktuğunuzdan emin ve umduğunuza nâil olunuz!” demekle mevtâya dua edilmiş olur.

1- Hâl-i ihtizârda bulunan bir kimsenin başına takva ehlinin çağrılması,
2- Bu zâtları getirebilmek için and (yemin) da verilebilir. (Allah’ı severseniz, gibi.)
3- Musibetzede bir zâta karşı söze başlamadan evvel selâm vermek.

Kabir ziyaretlerinde veya mevtâ defninde kabir üzerlerine oturmamak, bir zaruriyet olmadıkça çiğnememek lâzımdır. Aksi takdirde haramdır. İmâm-ı Şafii’nin ve cumhur-ı fukahânın kavilleri böyledir. Kabirlere karşı namaz kılınması da nehyedilmiştir. “Kabirlerin üzerine oturmayınız ve kabirlere karşı namaz kılmayınız!” hadisi vârid olmuştur. Diğer bir hadis-i şerifte: “Sizin birinizin od közünün üstüne oturup elbisesini yakması ile ateşin vücuduna işlemesi, kabir üstüne oturmandan elbette hayırlıdır.” Kabirlere oturmamak veya çiğnememek anlayışı, kabre tâzim olursa mekruhtur. Mevtâya ezâ vermemek inancına matûf olmalıdır.

Kabre, kadın mevtâların erkekler tarafından konulması câiz ve elzemdir. Kariblerinin izni ile yabancılar da koyabilir.

Meyyitin arkasından ağlamak (saç baş yolup, yüksek sesle avaz avaz bağırarak) meyyite ezâ verileceğini ihbar eder. Hadis-i şerifi ehl-i ilim, husûsen cumhur-ı ulemâ “Meyyite çığlık, onun sağlığında âdeti ise” demekle, ehline bu şekilde ağlamayı vasiyet edenlere ait olduğunu kabul etmişlerdir. Zira Hz. Resûlullah (sav) “Her şerrin ilk müteşebbisine hem kendisinin cürm ü vebâli ve hem de kendisinden sonra işleyecek olan erbâb-ı şerr ü fesadın ma’siyetleri işleyenden eksilmeden ilk müteşebbisine ait olur, ona yükletilir.” buyurmuştur. Âyât-ı beyyinâtla da sarihtir ki, “Hiçbir günâhkâr nefis, başkasının günâhını yüklenmez.” (Sûre-i Necm Âyet: 38) Kendisi günâha vesile olmamış ise başka bir günâhkârın günâhına şerik ittihaz edilemez.

Fıkhî Hüküm: Meyyit için yüksek sesle, münasebetsiz söz söylemenin haram, gözyaşı ile sessiz ağlamanın mübah olduğudur. Bu adetlerin bir tanesi ile ziyadelerinin bulunması müsavidir.