1.4.1. Tahvil-i Kıblenin Zuhur Ettiği Zaman
Buharî Hadis No: 38- Berâ’ (b. Âzib)’den (ra), şöyle demiştir: “Nebiyy-i Muhterem (sav) Medine’ye ilk teşrifinde Ensâr’dan olan ecdad(ı yahut diğer lafza göre dayıları yurd)ına misafir oldu ve onaltı, onyedi ay Beytü’l Makdis’e doğru namaz kıldı. Hâlbuki kıblesinin Beytü’l Haram’a doğru olmasını arzu ederdi. (Kâbe’ye müteveccihen) ilk kıldığı namaz ikindi namazı olmuştu. Bir cemaat de onunla beraber kıldılar. Ondan sonra birlikte namaz kılanların biri (Abbâd b. Bişr -ra- bir kavle göre Abbâd b. Nehîk -ra- idi.) (namazdan) çıktı. Mescidin birinde bulunan (Mescid-i Kıbleteyn-Benû Hârise mescidi) bir cemaate namaz kılarken yolu uğradı. (Onlara) ‘Resûlullah (sav) ile birlikte Mekke’ye doğru namaz kıldığıma Allah için şâhidlik ederim.’ deyince (namazlarını bozmadan) oldukları gibi Beyt-i Şerife döndüler. Resûlullah (sav) Beyt-i Makdis’e doğru namaz kıldıkları sırada Yahudilerle (diğer) Ehl-i Kitab ondan hoşlanırlardı. Beyt-i Şerif’e doğru yüzünü döndürünce bu fiilini beğenmediler. -Berâ’ bin Âzib (ra) bu hadisinde diyor ki- Kıble tahvil edilmeden evvel (ilk) kıbleye doğru (namaz kılarak) vefat etmiş, katlolunmuş kimseler de vardı. Bunlar hakkında nasıl bir hüküm vereceğimizi bilemedik. O zaman Allah-u Teâlâ Hazretleri ‘Ve Allah sizin imanınızı elbette zâyi edecek değildir.’ (Bakara Sûresi Âyet: 143) âyet-i kerimesini inzâl etti.”