1.2.4. Cemaatle Kılınan Namazın Efdal Olduğu ve Dikkat Edilecek Hususlar

Buharî Hadis No: 297- Ebû Hüreyre’den (ra): Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem (sav) buyurdu ki: “(İnsanın) Cemaatle namazı, evinde ve (ahz ü i’tâ ettiği) pazarda (yalnızca kıldığı) namazdan yirmibeş derece ziyade olur. (Çünkü) sizlerden biri abdeste niyet edip abdestini tamam aldığı ve namazdan başka bir kastı olmaksızın mescide gittiği zaman tâ mescide girinceye kadar hiçbir adım atmaz ki, Allah-u Teâlâ o adımından dolayı onu bir derece (daha) yükseltmesin ve bir günâhını eksiltmesin. Mescide girince de mescid onu alıkoydukça (yani orada kaldıkça) hep namazda (imiş gibi sevaba nâil) olur. Ve namaz kıldığı yerden ayrılmadığı ve kendisinden (kimseye ezâ sâdır ya da) hades vâki olmadığı müddetçe (yanındaki) melekler ‘İlâhi! Buna mağfiret et! İlâhi! Buna rahmetini râygân eyle!’ diyerek ona dua ve istiğfâr ederler.”

Netice: Cemaatle olan namazın münferiden kılınan namazdan kaç derece efdal olduğuna dâir olan rivâyette ihtilâf vardır. Yirmibeş derece rivâyetleri olduğu gibi yirmiyedi derece rivâyetleri de vardır. Bu keyfiyet, nur-ı Nübüvvetle münkeşif olur, hususattan olduğu için bu iki adedin vechinin beyanından bahsetmek abes olur. Ziyade-i ilim hâsıl olmak için şunu söylemek isteriz ki; rivâyet edilen bazı hadislere göre (Ebû Dâvud ile İbn-i Hibbân’daki) ıssız, tenhâ kır yerde münferiden kılınan namazın elli namaza bile muadil olduğu mezkûrdur. Fazl-ı ilâhiyi tahdid edecek hiçbir kayıt yoktur. Cemaatin miktarına göre sevabın tezâyüd ettiğine dâir eserler de vardır. Nitekim Buharî’nin Tarih’inde “Biri imâm olan iki kişinin namazı, indallah ard arda dört kimsenin namazından; biri imâm olan dört kişinin namazı, sekiz kişinin namazından; biri imâm olan sekiz kişinin namazı, yüz kişinin namazından efdal.” olduğuna dâir bir hadis olduğu gibi; İbn-i Ebî Şeybe’nin Musannaf’ında sened-i sahih ile İbn-i Abbas’tan mervi bir hadiste de salât-ı cemaatin, münferidin namazından yirmibeş derece efdal olduğu ve daha ziyade iseler mesciddekilerin adedince fazilete nâil olacakları mezkûrdur. Bu hadisteki rivâyete nazaran “Mescidde onbin kişi varsa yine böyle mi?” diye sorana İbn-i Abbas Hazretleri “Evet!” cevabını vermiştir.

Buharî Hadis No: 366- Ebû Hüreyre’den (ra): Şöyle demiştir: Resûlullah (sav) buyurdu ki: “Nâs, ezan (okumak)da saff-ı evvelde (bulunmakta) ne (bereketler, hayır)lar olduğunu bilselerdi (onlara nâil olmak için) kur’a atmaktan başka çâre bulamasalar kur’a atarlar. (Her namazın) ilk vaktinde (ki cemaatler)de olan (fazilet)i bilseler (onlara yetişmek için) yarış ederler. Yatsı ile sabah (cemaatlerin)deki Eltâf-ı ilâhiyyeyi bilseler emekliye emekliye (yahut sürtüne sürtüne) de olsa onlara gider (terk etmez)ler.”

Birinci saftaki faziletin sebebi:

1- Kur’ân dinlemek,
2- Fatiha kıraatini müteakib “Amin” demek.
3- İmâmın tekbirini müteakib hemen tekbir almak.
4- İmâma bir hâl ârız olursa halife olmak gibi fevâid-i azîmedir.

İmâm Züfer; başka namazlarda nasıl ki vakit girmeden ezan okumak câiz değilse, ezan-ı fecir de vaktinden evvel okunmak câiz değildir.

Ezan ağır ağır okunacak, kamed çabuk çabuk. Ezanla kamed arasında 2-4 rekâtlık bir namaz kılınacak kadar mesafe bırakılacaktır. Akşam namazında ise ezandan sonra sekte-i hafîfe denilen üç adım atacak kadar bir zaman bırakıp kamed yapılacaktır. Bir kişinin ezanı bir cemaat için câizdir. Şehir büyük olduğu takdirde ezan müteaddid yerlerde okunur. Ezanın nizamını bozmamak için söylenecek bir sözün -konuşulabilirse de- sona bırakılması evlâdır.

İftitah tekbirini fevt etmek korkusu olsa da olmasa da her hâlde namaza sekînet ve vakar ile gitmek iktiza eder.

Ekseri ulemânın mezhebi şudur. İmâm camide ise ikâmet hitam bulduktan sonra ayağa kalkılır. Ebû Hanife’ye göre الفَلاحٍ عَلَى حَىَّ (Hayyalel felah) denince ayağa kalkılır.

Buharî Hadis No: 377- (Sened-i muttasıl ile) Ebû Hüreyre (ra) Resûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a kasem olsun, içimden öyle geçiyor ki, (birçok) odun yığdırayım, sonra namaz için ezan okunmasını emredeyim de birine cemaate imâm olsun, diyeyim. Sonra o cemaati bırakıp (namaza gelmeyen) kimselerin üzerlerine gidip evlerini (kendileri içerde iken) yakıvereyim. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a kasem ederim ki (cemaatten) bu (geri kala)nların herhangisi (burada) semiz etli bir kemik parçası yahut iki tane a’lâ paça bulacağını aklı kesse (hemen) yatsıya gelir.”

Fukahânın cemaat hakkında verdikleri hüküm üçe inhisar eder:

1- Farz-ı ayn
2- Farz-ı kifâye
3- Sünnet-i müekkede (Ebû Hanife ile Mâlik’e göre)

Buharî Hadis No: 380- Ebû Mûsâ (Abdullah b. Kays) el Eş’ari’den (ra): Şöyle demiştir: Nebiyy-i Ekrem (sav) buyurdu ki “Namazdan dolayı nâsın en büyük ecre müstehak olanı (mescid-i cemaate) derece derece uzaktan yürü(üp gel)enlerindir. İmâm ile beraber kılayım diye namaza muntazır olan kimse de (hemen) kılıp yatıverenden daha büyük ecre nâil olur.”

Cemaate uzak yerlerden gelmekteki ecr-i azîm, adımların çokluğundandır. Ziyade-i meşakkat, ziyade-i ecre ve fazilete sebep olmaktadır. Zira “A’mâlin efdali en güç olanlarıdır.” buyrulmuştur. Şu kadar vardır ki, ziyade-i ecir olsun diye civardaki (yakınındaki) mescidi bırakıp uzak mescide gitmenin efdaliyeti, civardaki mescidin harap ve bakımsız kalmasında, körlenmesinde bir mahzur olmadığına göredir. Yakın mescidi zikrullah ile ma’mur etmekteki ecir daha büyük olmuş olur.

İmâmdan sonra kalkıp gitmek sünnettir.