1.1.15. Namazdaki Bazı A’mâlin Keyfiyeti Hakkında Bilgi

Buharî Hadis No: 608- İbn-i Mesud’dan (ra): Resûlullah (sav) “...Namaz içinde (Allah ile) iştigal-i azim vardır.” buyurdu.

Fukahâ, namazdaki a’mâli üç kısma ayırmışlardır:

1- Hakikaten a’mâl-i yesir olan hareketlerdir. Yan bakmak, vücudunu kaşımak gibi. Ön saftaki bir fürceye tehattî de böyledir. Bu nev’i amellerin kasten ve sehven olması müsavidir, namaza mâni değildir.
2- A’mâl-i yesirden fazla olan amellerdir. Namazdan insırâf gibi. Sehven olursa câiz, âmden olursa namazı ifsâd eder.
3- Namazda tahrim-i kelâm vardır. İlk zamanda Ashab namaz içinde konuşurlardı. Salât-ı vüstâ (orta namazı: ikindi namazı) için gelen âyetle (Bakara Sûresi Âyet: 238) bundan nehyedilmişlerdir. Ancak Mâlikîler’e göre salâtı tashih (ıslâh-ı salât) için kelâm edilebilir. İmâm-ı Şafii, sehven kelâmı müfsid-i salât kabul etmiş, Hanefi mezhebi ise âmden ve sehven olsa da namazı ifsâd eder, demişlerdir.
4- Meşy-i kesîr: Camiden harice çıkmak. Sehven ve âmden de olsa namaz fâsid olur.

Namaz kılana selâm verilmesinde fukahâ ihtilâf etmişlerdir. İmâm-ı Mâlik, Ahmed ibn-i Hanbel, Şafii Hazretleri işaretle redd-i selâm edilmesi müstehabdır, demişlerdir. Ebû Hanife, kalben redd-i selâm edilir, demiş ve işaretle redd-i selâmı kerih görmüştür. Bazı âlimler de namazdan fariğ olunduktan sonra redd-i selâma kâil olmuşlardır.

Dört müctehide göre: Hangi maksada mebni olursa olsun namazda tekellüm ile namaz bâtıl olur. Yalnız İmâm-ı Şafii’ye göre kelâm-ı kalil ile namaz bâtıl olmaz, demişlerdir.

İbn-i Mesud (ra) “Dört şey sünnete şiddetle muhaliftir.” demiştir. “1- Sütresiz namaz kılmak. 2- Namazdan ayrılmadan yüzünü, alnını silmek. 3- Ayakta işemek. 4- Ezan okunurken icâbet etmemek.” Bir defaya mahsus secde yerinin el ile düzeltilmesinde şer’i mahzur yoktur.

Katâde’den rivâyet: “Musalli, bir çocuğun kuyu etrafında oynadığını görür de çocuğun kuyuya düşmesinden korkarsa namazını bozar, çocuğa koşar.”

Musalli, hayvanı kaçıp zâyiinden veya uzun zaman arayıp mahalline geç ve güçlükle varacağından korkarsa namazını bozar. Fukahânın icmâı şudur ki; mütevâli meşy-i kesîr salât-ı mektûbede namazı iptal eder. Cihetini kıbleden ayırmadan ve secde mahallini geçmemek şartıyla namazda yürümek meşy-i kalîle hamledilmiş olup namazı bozmaz. (amel-i yesîr) Hatta kıbleden cihetini ayırmadığı müddetçe secde mahallini geçmekte beis görülmemiştir.

Musalli’ye selâm vermeyi bazı ulemâ gerek farz gerek nafilede kerâhet görmemişler, bazıları mekruh kabul etmiştir. Ahmed ibn-i Hanbel ise musalliye bizzat selâm verirmiş.

Süvari bir insanın kıbleden başka tarafa doğru gittiği sırada bineği üzerinde namaz kılmasına cevaz verilmiştir.

1- Namazın tamam olması için selâma lüzum görülmemiştir. Kâide-i ûlâda tesbihat bittikten sonra abdest bozulsa namaz sahihtir.
2- Şafii’ye göre selâm verilmeden de sehiv secdesi yapılabilir. Mezheb-i Hanifiyye göre gerek ikmâli, gerekse fazla kılınan namaz için mutlaka selâmdan sonra secde edilir. Ulemânın ittifakı şudur ki, kılınan namaz ne olursa olsun ziyade-i rekât için selâmdan sonra sehiv secdesi yapılır.

Ebû Hanife mezhebince bir musalli mescidde 4 rekât namazı sehven 2 rekât kılıp selâm verirse, bulunduğu yerde cihetini kıbleden çevirmedikçe, kelâm-ı âdemi tekellüm etmedikçe üzerinde ifâsı zaruri bulunan 2 rekât namaza rücû edebilir. Sonunda sehiv secdesi yapar. Kendisine bir lâhikin iktidası câizdir. Yüzünü kıbleden çevirmiş ise mescidden çıkmamak ve tekellüm etmemek şartıyla bâkiye namazı bina edebilir. İmâm-ı Mâlik’e göre abdest bozulmadıkça zaman ve fâsıla tahdidi yoktur. Mescid, mahall-i salât olup mekân-ı vâhid hükmündedir. Mescidden çıktıktan sonra iade câiz değildir. İmâm, sahrada namaz kılarken yine sehvederse sehvini, arkadaki safları veya sağ ve sol yanındaki safları tecavüz etmeden hatırlarsa namazı ikmâl eder ve sehiv secdesi yapar. Bazı ashab-ı Ebû Hanife, secde mevziini tecavüz ederse namaz fâsid olur, demişlerdir. Eğer önünde sütre varsa, sütre mahallini geçmedikçe namazın iadesi câizdir. Çünkü sahrada dâhil-i sütre mescid hükmündedir, demişlerdir.