Buharî Hadis No: 571- (Abdullah) ibn-i Abbas (ra) şöyle demiştir: “Resûlullah (sav) (esnâ-yı seferde) yürüyüş üzere olduğu vakitte öğle ile ikindi namaz(lar)ını, (kezâlik) akşam ile yatsıyı cem buyururdu.”
Enes’ten (ra) rivâyet edilen “Nebiyy-i Ekrem (sav) gün devrilmeden, yani vakt-i zevalden evvel yola çıktığında öğle namazını ikindi vaktine tehir ettikten sonra inip her iki namazı cem ederek kıldırdı. Yola çıkmadan evvel gün devrildiği takdirde ise öğle namazını kıldırır, sonra binerdi.” hadisi şerifine göre, öğle olduktan sonra sefere çıkmak icâb ederse öğle kılınıp yola devam edilir.
Fukahâ, cemi salâteynin cevazında, sıfatı ceminde, cemi ibâhe eden şeylerde ihtilâf etmişlerdir. Bir kere Arafat’ta cemi takdimle öğle ile ikindiyi, Müzdelife’de cemi tehirle akşam ile yatsıyı kılmanın câiz olduğunda ittifak edip, bu namazları cem ederek kılmak sünnettir, demişlerdir. Bu iki mekânın maadasında cemin cevazında ise ihtilâf olunup, Ebû Hanife ile ashabı hiçbir vecihle cemi salâteynin câiz olmadığına kâil olmuşlardır. Cumhur-ı fukahâ ise mevzu-i bahs olan ahâdisin zâhirine temessük ederek, gerek takdimen, gerek tehiren seferde cevaz-ı ceme kâildirler.
“Henüz konak yerinde iken gün devrilmiş bulunduğunda binmezden evvel öğle ile ikindiyi cem buyurdu.” Buna takdim denir. Henüz gün devrilmeden evvel konak mahallinden vasıtalara bindikten sonra da öğle tehir edilip ikindiye takdim edilir.
Sahih-i Müslim’deki hadisi şerife göre “Uyuyakalmakta tefrit, yani taksir yoktur. Tefrit, yakazadadır ki, o da bir kimsenin bir namazı diğer namazın vakti girinceye kadar tehir etmesidir.” buyrulmuş olup, namazı vakti haricinde kılmak için uyuyakalmaktan başka özür olmadığı sarahaten bildirmektedir.
Öğle namazı, gölgenin bir misli olduğu zaman, yani zuhrun âhir-i vaktinde, ikindi de bir kavle göre o anda başlamış olacağından, o da evvel-i vaktinde kılınmış olur.