3.1.26. Veda Tavâfı


Buharî Hadis No: 839- İbn-i Abbas’tan (ra) şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Nâsa menâsik-i hacclarının sonu, Beyt-i tavâf(-i veda) olduğu (taraf-ı Peygamberî’den) emrolundu. Şu kadar ki, bu veda tavâfı hâiz (kadın)lardan tahfif edildi (de onlara vâcib kılınmadı).”

Nâs hacc hitamında etrafa hemen dağılıvermek itiyadında idi. Resûlullah (sav) “Sakın hâ, sizden hiç biriniz dağılmasın, tâ ki son vazifesi Beyt-i tavâf(-ı veda) olsun!” buyurmuştur.

Nevevî; hadisteki emr vücûb içindir. Bize göre sahih olan terk-i vâcib ile dem lâzım gelir, ekser-i ulemânın kavli de böyledir, diyor. İmâm Mâlik ise tavâf-ı veda sünnettir; terk edilirse bir şey lâzım gelmez, demiştir. Hanefiler; âfâki olanlara tavâf vâcibdir, Mekkelilere vâcib değildir, demişlerdir. İmâm Ebû Yusuf; ben Mekkelilerin de veda tavâfı yapmalarını arzu ederim. Çünkü Mekkeliler de tavâflarını hitama erdirmişlerdir. Bu da o maksatla yapılan bir tavâftır, diyor.

Hâiza, nefsâya, mu’temire vâcib değildir. Haccı fevt edene de vâcib değildir. Çünkü haccı fevt eden kimseye vâcib olan umredir, umrede ise veda tavâfı yoktur. Çünkü veda tavâfının vücûbu, nassan hacc hakkında malûm olmuştur. Binâenaleyh hacca kasr edilmelidir, umreye teşmil edilmemelidir, deniliyor.

Ebû Hanife, Şafii, Ahmed’e göre tavâf-ı vedayı yapmadan Mekke’yi terk eden kimse, eğer Mekke’ye yakın bir yerde ise Mekke’ye gelip veda tavâfını yapar. Uzakta ise tavâf-ı veda için geri gelmez, bir kurban keserek telafi eder.

Mekke’ye kurb-ı mesafe hakkında ihtilâf edilmiştir. İmâm Ebû Hanife’ye göre mîkat dâhilinde olan bir kimse karib addolunur, Mekke’ye geri dönüp tavâf eder. Mîkatı geçmiş ve hille dâhil olmuş ise, bu da baîd addolunur. İmâm Şafii de mesafe-i seferle takdir etmiştir.