Oruç haddi tammile tarif olunmak üzere ehliyetli bir insanın evveli sabahtan guruba kadar bâtın hükmünü haiz olan dâhiline herhangi bir şeyi idhâlden ve cimâdan ibâdet niyetiyle nefsini imsak etmesi, yani kendini tutmasıdır. Binâenaleyh ağzına veya burnuna bir şey giderse bozmaz, lâkin dimağına ve dâhili bedenine bir şey girerse bozar. Demek ki bedene şırınga, aşağıdan ihtikan dahi müfsiddir. Söz orucu bozmaz. Lâkin mücâhede-i nefs için sûkut, zikr-ü fikir mendub ve efdaldir. Niyetsiz ve yalnız geceleyin imsaka şer’an oruç denmez. Fidye verenlerin fidyelerini artırmaları ibahadır, câizdir. Fidye; sadaka-i fıtır değil, oruç yerine verilecek bir bedel olduğuna ve orucun asâletine delâlet eder. Ancak fidyenin artırılması sadaka-i fıtır olabilir.
İhtiyaten Şehr-i Ramazan geldi, Şehr-i Ramazan gitti, demek lâzımdır. Çünkü Ramazan’ın Allah’ın bir İsm-i Şerifi olduğu beyan edilmiştir. Ramazan geldi, Ramazan gitti, demekte hata olabilir.
Kur’ân-ı Kerim Şehr-i Ramazan’da inzâl olduğu için bu ayı ziynetlendirmek için o ay siyamla emrolunmuşuzdur. Zira Şehr-i Ramazan mübarek bir aydır. Ve birçok hayr-ı hasenât ehlinin de bu ayda yaptığı farz ve nafile infakların, terâvih namazlarının, Kur’ân tilâvetlerinin icmâı, bu ziyneti daha ziyade etmektedir. Ramazan’ın bir mânası da “sıcak, yakıcı ay” demek olduğuna göre, insanın günâhlarını mahvedecek ve sevab-ı ilâhiyye gark edecektir.